Google

7 Eylül 2008 Pazar

Yol Arkadaşım Ve Aşk-ı Memnu

Dizi mevsimi açıldı. İki eski tanıdıkla: Yaz başında ‘Bıçak Sırtı’nın hayal kırıklığını süpürmek ve hesapları kurtarmak için apar topar, fazla gazlanmadan yayına sokulmasına rağmen bir anda muhatabını bulan, ama altı haftanın sonunda yaz tatiline çıkan ‘Yol Arkadaşım’ ve çocukluğumuzun ‘Aşk-ı Memnu’suyla.
‘Yol Arkadaşım’, Çağan Irmak’ın eli, kolu, parmağı dokunduğu anlaşılan ılıklıkta, insanı hemen kucağına oturtan bir dizi. Ege’deki o şenlikli eve yatıya gidesiniz, Hafize’yle bütün gün yemek ve makara yapasınız geliyor.
‘Yol Arkadaşım’ın kadın kadrosunu dünkü Radikal Cumartesi’de görmüşsünüzdür. Yan rollerin bu nefasette oynandığına, TV dizilerinden en son ‘Hırsız-Polis’te denk
gelmiştik sanki. Aksak’ın felçli babası Erol Günaydın’ı, Maide Hanım rolündeki İpek Bilgin’i, izlemiş olan kolay unutmaz.
Burada da esaslı babaanne Tanju Tuncel de, haddi bildirilesi gelin Goncagül Sunar da, herkes buz kalıbına doldurulan su gibi uymuş rolüne. Ama sütanne Hafize, o başka bir şey! Ayşe Nil Şamlıoğlu’nu seyre doyulmuyor; o kadar nefis bir oyunculuk. Belli ki gerçek hayatta da muhabbeti zevk verecek bir tip Şamlıoğlu, ama Hafize olarak da hadi şimdi hamur açalım, sonra kırıp bacağımızı çöküp yere, eski defterleri açalım iştahı kabartıyor insanda.
Çağan Irmak, Tomris Giritlioğlu gibi neredeyse garantili isimler, üstüne birinci sınıf oyunculuk, ama gene de belli olmaz, fazla efendice, fazla temiz gelebilir bizim entrikaperest dizi izleyicilerine. Zira doymuyor, doyamıyor Türk dizi severler entrikanın suyunun suyu, telvesinin kurusu, tortusunun çamuruna. Yalana, oyuna, çirkefe. Nerede mesela bu dizinin kötü kadını? Yok.
‘Aşk-ı Memnu’nun fettan fesatı Firdevs halbuki, daha ilk günden tel tel ediyor, ifrit ediyor. İki türlü: Kötü kalpli, bencil, hırslı, paragöz, avcı anne Firdevs Hanım olarak bir yuh, hâlâ o kadar taş olması sebebiyle Nebahat Çehre’ye de ayrı yuh! Ne kadar güzel kadın Nebahat Çehre, ne kadar hikâyeli, ne kadar eskimedi.
‘Aşk-ı Memnu’nun yıllar önceki Müjde Ar’lı versiyonunu yarım yamalak hatırlıyorum. TRT milleti ısıtmak için tekrar vermiş, ama saçma biçimde budayarak. İnanılır gibi değil; öpüşme sahnelerini keserek! Çok haklı olarak küplere binmiş Halit Refiğ.
Böyle uygulamalar bende sinirden çok acıma uyandırıyor aslında. Ne gariban bir yaklaşım, ne zavallı bir zihniyet. Bu zamanda öpüşme sahnelerini kesmek, bu kadar küçük düşünmek, kendini ve kurumu küçük düşürmek değil de ne?
Tabii herkes Bihter’leri karşılaştırıyor en başta. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey,
şu an Beren Saat’in başında.
Beren Saat çok güzel bir kız, hiç de vahim oynamıyor. Ama seksapel, Müjde Ar’ın üstünde tüten, kolundan, bacağından akan, her deliğinden kendiliğinden fışkıran bir şey. Ve Müjde Ar’la karşılaştırılmak, baştan kaybetmek demek.
Behlül’de de Salih Güney’i arayacağımızı yazmış Perihan Mağden dün. Değil Salih Güney, taş olsa ararız. O kadar yabancılaştırma efekti gibi geliyor bana Kıvanç Tatlıtuğ, her yerde, her koşulda.

0 yorum: