Google

24 Eylül 2008 Çarşamba

Gecen Haftanin TOP 5'i

Geçen haftanın top 5'i
Cuma günü Didem Erol röportajından yer kalmayınca 'Haftanın Top5'i' giremedi. Siz okurlardan e-mailler geldi "Nerede haftanın 5'i?" diye. İşte burada!

1.Aşk-ı Memnu dizisi ve dizinin Bihter'i Beren Saat. Sezonun favori dizisi budur!
2.Haşmet Babaoğlu'nun SABAH'a gelişi ve her sabah keyifle okunan yazıları.
3.Deniz Seki'nin 'Sahici' albümünden 'Gurur'u tekrar tekrar dinlemek,sonra kızları toplayıp hep beraber bir daha dinlemek. Biz bu şarkıya bayıldık!
4.Paşabahçe'deki 'Kiss You Kiss Me' porselen kupalar. Çok şirinler.Yeni kupamda kahve içmek bir başka güzel geliyor bana.
5.Mick Davis'in yönettiği Andy Garcia'nın oynadığı 2004 yapımı film 'Modigliani'yi DVD'de izlemek. Bir haftadaüç kere izledim, hayatımın filmlerinden biri oldu. Size de tavsiye ederim.
AYŞE ÖZYILMAZEL

Beren Gayet iyi Oynuyor

30 yıl önce Halit Refiğ'in yönetmenliğinde çekilen "Aşk-ı Memnu" dizisindeki Bihter rolüyle hafızalara kazınan Müjde Ar, şimdi KANAL D'de ekrana gelen dizide aynı karakteri canlandıran Beren Saat'in kendisiyle kıyaslanmasını eleştirdi.


Ar, "Kıyaslanmak doğru değil. Beren gayet güzel oynuyor. O yanlış bir şey bence. Bir de şöyle bir zorluğu vardır; birisi bir rolü iyi oynadıysa ve orada iyi bir iş çıktıysa üstüne yapışır. Ondan sonra kim ne yaparsa yapsın o ondan daha iyi değil denir" dedi.


Kaynak: Hürriyet / Kelebek

Ask-i Memnu 4.Bolum Afisi

Ask-i Memnu 4.Bolum Resimleri








Ask-i Memnu 4.Bolum Ozeti


Aşk-ı Memnu 4.Bölüm Özeti
Behlül, Bihter ile Firdevs’in çekişmesini fark ediyor…

Kanal D’nin başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Nebahat Çehre ve Selçuk Yöntem’in oynadıkları, Halit Ziya Uşaklıgil’in ölümsüz eserinden uyarlanan reyting rekortmeni dizisi “Aşk-ı Memnu”da bu akşam; Bihter, Adnan ve ailesi hep birlikte çiftliğe gidiyor. Firdevs’te bu gezintiye bir manevra ile kendini davet ettiriyor. Ve Behlül, Firdevs ile kızı Bihter arasındaki çekişmenin farkına varıyor. Nihal, babasının yalnız olduğunu düşünerek sürpriz yapmak için eve geldiğinde, Adnan Bey’i Bihter’le baş başa görünce, babasının kendisine yalan söylediğini düşünerek yıkılır.Adnan, Nihal’in tekrar güvenini kazanmak için güzel bir sürpriz hazırlar. Nihal, babasının büyük jesti karşısında mahcup olur ve babasını mutlu etmek için Bihter’e daha yakın olmaya karar verir.Aile, çiftlikte kalan Bülent’i almaya hep birlikte gitmeye karar verir. Bihter de ilk kez Adnan Bey’in ablası Arsen ile tanışacaktır. Firdevs de bir manevrayla kendini davet ettirir. Çiftlikte yaşananlar, Adnan’ın sevincine gölge düşürür.Firdevs Hanım, Bihter için bu evliliğin kolay olmayacağını görerek içten içe sevinmektedir. Bihter, annesini haklı çıkarmamak için evlilik tarihini daha da öne alır. Behlül, Firdevs Hanım ile Bihter arasındaki çekişmenin farkına varır.İstanbul sosyetesi yılın düğünü sayılacak bu önemli olayı sabırsızlıkla beklemektedir. Nihal de Bülent de babalarının düğünü için heyecanlıdır. Firdevs Hanım için bu düğün yine bir gövde gösterisi olacaktır. Ama Adnan ve Bihter her türlü gösterişten uzak, sade ve şık bir düğünde ısrarlıdır. Düğün günü, yılın düğünü, yılın skandalına dönüşür.

Asla havalara girmem

Aşk-ı Memnu'da kendini gösteren Kıvanç Tatlıtuğ hayatına dair merak edilenleri cevapladı.


Son dönemin popüler isimlerinden Kıvanç Tatlıtuğ, basketbolcu olma hayalleri kurarken kendini setlerde bulmuş yakışıklı bir oyuncu.... Şu sıralar "Aşk-ı Memnu"da kendini gösteren, üstelik bu dizide alışılmış iyi kalpli salon erkeği kalıplarından sıyrılıp "sinsi Behlül" olarak izleyici karşısına çıkan Tatlıtuğ, hayatına dair merak edilenleri Flylife dergisine anlattı.

- Hikayeniz nasıl başladı?

1983 yılında Adana'da doğdum, ama 1997 senesinde İstanbul'a taşındık. Ortaokulu Yenice Özel Çağ Lisesi'nde okudum. Aklım fikrim basketbolda olduğu için Fiskobirlik, Güney Sanayii, Tarsus Amerikan Kulübü'nde basketbol oynadım. Liseyi ise İstanbul Kalamış Lisesi'nde okudum. Bu arada Beşiktaş takımında basket oynuyordum, ancak sakatlanınca tüm hayallerim suya düştü ve profesyonel basketbol hayatıma son verdim. O dönemlerde yakın çevrem sürekli fiziğime iltifatlarda bulunuyor, model olmam için beni yönlendirmeye çalışıyordu.

- Ta ki annenizin sürprizine kadar!

Evet, öyle oldu. Bir gün annem, Beylikdüzü'ndeki bir marketin camında "Profesyonel mankenlerle çalışır mısınız?" ilanını görünce, benim yanında bulunan bir fotoğrafımı göndermiş. İlan verilen şirketten beni aradıklarında şaşkına döndüm ama teklifi de kabul ettim. İki yıl bir ajansla çalıştıktan sonra 2002 yılında düzenlenen Best Model yarışmasında önce Türkiye, sonra da dünya birincisi oldum.

- Best Model seçildikten sonra bir dönem Fransa'da yaşadınız değil mi?

Evet, Paris'teki Success Ajans'tan gelen teklifle bütün eşyalarımı toplayıp Paris'e yerleştim. Burada mesleğimi 1,5 yıl sürdürdüm. Bu arada hep Türkiye'den dizi teklifleri geliyordu. "Gümüş"teki Mehmet karakterini kendime çok yakın buldum ve oynayabileceğimi düşündüm.

- İyi ki oynamışsınız, çünkü çok başarılı oldunuz. Ayrıca pek çok kadın hayran edindiniz. Kadın deyince aklınıza ne geliyor peki?

Annem. Kadın annemdir yani.

- Seksi kadın deyince aklınıza ne geliyor acaba?

Makyajsız, doğal, kendi güzelliğinin farkında olan, ama bağırmayan, "Ben güzelim" diye ortalarda dolaşmayan, bildiği şeyleri çok fazla göstermeyen, kılığıyla kıyafetiyle, davranışlarıyla "Ben buradayım" diye lamba yakmayan kadınlar...

- Sizinle birlikte olmaya can atacak bir sürü kadın vardır. İsteseniz playboy olurdunuz. Ama siz öyle bir adam değilsiniz. 25 yaşındasınız ve 6 yıldır aynı kadınla birliktesiniz.

Bunda bir acayiplik yok. Ben heteroseksüel bir adamım ve tekeşliliği tercih ediyorum. Hayatımda doldurmak istediğim şeyler yok. Gideyim gece çıkayım, daldan dala atlayayım; böyle dertlerim yok. Herhangi bir şey kanıtlama derdinde de değildim.

- Hiç değişip havalara girdiniz mi?

Havalara girmek benim yapımda yoktur. Zaten hayatımda pek bir şey değişmedi. Eskiden yakın çevrem tarafından tanınıyordum, şimdi bu sayı biraz daha fazlalaştı, hepsu bu.

- Nerelerde eğleniyorsunuz? İçki içmeyi, dans etmeyi sever misiniz?

Seviyorum tabii. Ama yani magazin basınının zulaya yattığı mekanlar belli. E oraya gidiyorsan, haber olmak istiyorsundur. Ben istemiyorum. Daha mütevazı yerlere gidip, basınsız vakit geçirmeyi seviyorum. Beyoğlu'nda bir sürü bar var böyle...

- Dizilerde hep çok büyük aşklar yaşıyorsunuz. Peki ya gerçek yaşam? Tenler birbirine değmeden de aşk yaşanır mı?


Önemli olan dokunmadan da aşkı yaşamak ve büyütmek. Bence tensel dokunma olmadan aşk yaşanır. Ama günümüzde böyle aşklar çok nadir yaşanır.

- Ailenizle beaber mi yaşıyorsunuz?

Evet. Aslında evimiz sekiz bloklu bir site içinde. Benim evim 6'ncı blokta, ailemin evi 8'inci blokta. Her sabah annem gelip kahvaltımı hazırlıyor ya da ben onlara gidiyorum. Birbirimize 20 adımlık mesafedeyiz. Ailem beni çok iyi motive ediyor. Aile kavramı çok önemli benim için.

- Nerede oturuyorsunuz?

Kartal'da.

- Neden Etiler değil de Kartal?

Oralar çok hareketli ve gece yaşantısı, trafiği olan yerler. Benim için sessizlik önemli. Şehir içinde kendimi huzurlu hissetmiyorum. Yoğun çalıştığım için boş zamanlarımı evimde dinlenerek geçirmek istiyorum. Kartal'da oturduğum ev çok sakin, huzurlu ve sessiz. Şehir dışında olmaktan mutluyum.

Yeri geldiğinde ben de çılgın biri olabilirim

- Kendinizi üç kelimeyle anlatsanız...

Sakin, ağır, kontrollü... Ama yeri geldiğinde çılgın olabilirim.

- Çılgınlık adına ne yaparsınız peki?

Şu an bilemiyorum ama yaparım yani. Nasıl mutlu olduğum önemlidir.

- Nasıl mutlu oluyorsunuz?

At binerek. Bir de sessiz sakin yerler beni mutlu ediyor. Ama önceden böyle değildim. Daha aktif ve sosyaldim. Şimdi 25 yaşındaki biri gibi davranıyorum.

Dizilerde en kotu karakter benim

Aşk-ı Memnu dizisinde rol alan Nebahat Çehre, canlandırdığı 'Firdevs' karakteri için "Dizinin en kötü karakteri benim" diyor.


Yıllar önce TRT ekranlarında yayınlanan ve TRT'nin ilk versiyonunu ekrana getirmeye başladığı Aşk-ı Memnu dizisinin yeni versiyonunda Firdevs karakterini Nebahat Çehre canlandırıyor.

Çehre, "Dizinin en kötü karakteri benim. Hiç kimseye fırsat vermiyorum. Sonuna kadar da yapıştım. Madem kötü oynuyorum, kötü olayım dedim" diye konuştu. Çok keyifli bir çalışmaya imza attıklarını anlatan sanatçı, "Rol arkadaşlarımızla birbirimizi tanımak için çok az bir zaman oldu. Ama müthiş bir sevgi ve saygı var aramızda. Bu da setteki enerjimize yansıyor. Ve her şey çok güzel gidiyor" dedi.

23 Eylül 2008 Salı

google46bb824f06e8584c.html

21 Eylül 2008 Pazar

Ask-i Memnu 4.Bolum Yorumu

Bu bolumu de oldukca begendim . Tabii dikkatimi ceken noktalara deginmek istiyorum once .

1 - Hazel Kaya'yi ilk kez ciddi ciddi bu dizide izliyorum . Bayaa begendim kendisini ama yuruyusune dikkat edin kendisini kasarak manken gibi yurumeye calisiyor . Kizim yalidasin , podyumda degil Naturel bir sekilde kendine biraksa daha guzel olacak...

2 - Bazilari kivanc tatlitug'u elestirmis hic katilmiyorum son derece iyi oynuyor... Ancak kiz arkadasini oynayan kimse oyunculuk acisindan sifir... Zaten kendisini genelde yataktan yataga goruyoruz , orda da olu kurbaga gibi imaj veriyor

3 - Selcuk Yontem'i oldum olasi cok begenirim hatta bence bu ulkedeki en iyi 5 aktorden birisi oldugunu dusunuyorum . Ozellikle sesinin hastasiyim . Diziyi de izleme nedenlerimin basinda geliyor .

Ancak bu kadar buyuk bir ustadan bir turlu o bekledigim verimi alamadim daha . Biraz donuk geliyor bana . Karakterden kaynaklaniyor herhalde . Bir de aklimizda hala kurtlar vadisinden aslan akbey imaji var . Deliyurek'i de hesaba katarsak bu derin devlet adami tipini kafamizdan silmesi zaman alacak

4 - Bu batuhan mi batucan midir hakikaten cok sinirimi bozuyor . Bicak sirtinda ne guzel haddini bilirdi . Burda ordan oraya zipliyor , kipir kipir . Tam simarik yali cocugu . Ilk dakikadan butun empatimi kazandi ( tabii firdevsle beraber ona da gelecegim ) Baban evlenecek deniyor ne guzel diyor . Hayati bombos bir cocuk . Belli ki sopa yemeden akillanmayacak

5 - Nebahat cehre 61 yasindaymis duyunca cok sasirdim . Rahat 55 gosteriyor...

6 - Beren saat 10 numalik secim olmus . Yani o karakteri daha iyi kim oynardi deseniz aklima bir ozgu namal gelirdi baskasi degil . Cok iyi ozumsemis rolunu , ses tonlamalari filan acayip olmus .

7 -Turk klasiklerini pek sevmem , mesela yaprak dokumune bir turlu alisamadim . Bunun kitabini da okumadim . Esere ne derece sadik kalindigini bilmiyorum ama ortaya son derece iyi bir dizi cikmis .

8 - Turkiye demisken , ya neden bu ulkede ekranda dogru durust opusme gormeyiz ? Kimse sapik filan demesin hic alakasi yok . Sadece her seyin dogalca olmasini savunuyorum . Sevgilisi esi opusturmuyor diyene de guluyorum cunku bir bizim insanimizin mi sevgilisi var ? Bir amerikadakilerin yok mu ? Turkan soraymidir nedir sacma sapan bir kural koydu herkes soyunmam opusmem bilmem ne diye pesinden gitti ...

Yalnis anlasilmasin o kadar cok goze carpiyor ki artik bu yapimlarimizda ondan soyluyorum . Bir yabanciya izletseniz guler...

Ha turkler opusmeyi bilmiyor derseniz bakin ona bir sey demem .

9 - Muzikler super olmus . Jenerikte once sakin basliyor sonra arkadan hafif elektro gitarla ( veya efektle tam anlayamadim onu ) daha da canlaniyor 10 numara olmus .

10 - Dizinin final sahnesi cok iyi yansitilmis yonetmene tebrikler...


Dizifilm'den MoOnDaNcE-11' e Yorumu İçin Teşekkürler

Ask-i Memnu 4.Bolum Afisleri


Ask-i Memnu 4.Bolum Calismalari


Guzellik Oyunculuk icin Yeterli Bir Kriter Degil

Aşk- Memnu'nun Bihter'i Beren, çok şaşırtacak.

Aşk- Memnu'nun Bihter'i Beren Saat, "Beni veya bir başka oyuncuyu güzelliği ile değerlendirmek bence yanlış. Bir insanın güzel olması oyunculuk yapması için yeterli kriter değil" dedi.

Türk edebiyatının önemli isimlerinden Halit Ziya Uşaklıgil'in aynı adlı romanı "Aşk-ı Memnu" dizinin kadrosunda yer alan ve Hatırla Sevgili dizisiyle önemli bir çıkış yakalayan Beren Saat, oynadığı "'Bihter" rolü için endişelendiğini söyledi. Oyunculuğu ve kendisi hakkında "Duru güzelliği var" veya "Güzel oyuncu" sözlerine de açıklama getiren Beren Saat, oyunculukta güzelliğin yeterli olmadığını söyledi.

Oyunculukla ilgili Saat; düşüncelerini sıralaya güzel oyuncu, şöyle konuştu:

"Beni veya bir başka oyuncuyu güzelliği ile değerlendirmek bence çok yanlış bir şey. Bir insanın güzel olması oyunculuk yapması için yeterli kriter olarak kabul edilmemeli. Tabii ekran, güzel yüzü beğenir. Ama sadece güzellik oyunculuk için yeterli değildir. Ekranda kendimi çocuksu güzel buluyorum. Ancak çok farklı karaktere de rolüm için bürünebilirim. Bu yeni projemde de izleyenler farklı bir Beren Saat görünce şaşıracaklar. Böyle oldukça farklı roller canlandırmayı seviyorum. Bu projenin ardından çok bambaşka bir kimlikle ekranlarda beni görebilirsiniz."

Kaynak: Bugün Gazetesi

Dizilerin Modaya Etkileri

Dünyada moda akımları başlatan 'Sex and The City' dizisi ve filmi gibi Türkiye'de de yeni trendlere öncülük eden diziler bulunuyor.

AŞK-I MEMNU
Bu sezon izleyiciye 'Merhaba' diyen Aşk-ı Memnu dizisinde başrol oyuncusu Beren Saat, kıyafetleriyle göz kamaştırıyor. Özellikle ayakkabılarıyla dikkat çeken güzel oyuncu, kusursuz fiziğiyle de her giydiğini kendisine yakıştırmayı başarıyor. Rengarenk kıyafetlerini bilekten bağlı stilettolarıyla giymeyi tercih eden Beren Saat'in bu tarzının kadınlar arasında büyük rağbet göreceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Mujde Beren'i Begenmis Ama !

30 yıl önce Halit Refiğ’in yönetmenliğinde çekilen Aşk-ı Memnu dizisindeki rolüyle hafızalara kazınan Müjde Ar, Beren Saat’in kendisiyle kıyaslanmasını eleştirdi. Ar, dizi için ’Dallasvari olmuş’ dedi.

Bir süre önce TRT’de Halit Refiğ’in çektiği 6 bölümlük Aşk-ı Memnu dizisi tekrar yayınlanmış ve 1975 yılında çekilen dizinin öpüşme sahneleri kesilerek 3 bölüme indirilmişti. Bu duruma büyük tepki veren Refiğ, "TRT, benim çektiğim dizideki öpüşme sahnelerini keserek yayınladı. Bu yobazlıktır, kültür düşmanlığıdır" diye konuşmuştu.

NTV’de yayınlanan ’Haydi Gel Bizimle Ol’ programında, Çiğdem Anad, bu konuyu gündeme getirdi ve "Aşk-ı Memnu’daki öpüşme sahnelerinin kesilerek 6 bölümün 3 bölüme indirilmesi konusunda ne düşünüyorsun?" diye Müjde Ar’a sordu. Ar, "Ben 3 bölüm öpüşmüşüm. Böyle bir şey olabilir mi?" diye konuştu. Pınar Kür ise başka bir noktaya değinerek "30 sene önce öpüşmüşsün millet de seyretmiş, kimsenin de gıkı çıkmamış. Şimdi korkuyorlar o sahnelerden. Bu ne biçim geriye gitmektir" diyerek TRT’nin tavrını sert bir şekilde eleştirdi.

Sinemada öpüşmek zannettiğin gibi değil

Öpüşme sahneleri üzerinde bu kadar çok durulmasını eleştiren Müjde Ar, "Şükran Güngör’le öpüşme sahnemiz vardı. Ağzımı falan çektiğimi hatırlıyorum. Kadın geri çekiliyordu çünkü. Halit Bey öyle istemişti. Salih’le de öpüştük mü öpüşmedik mi onu da hatırlamıyorum" dedi.

30 yıl önce çekilen dizideki öpüşme sahnelerinde etkilenip etkilenmediğini soran Çiğdem Anad’a Müjde Ar’ın cevabı şöyle oldu:

"Salih arkadaşım ayol, sulandığım bir adam olsa olaki hatırlarsın. Sinemada öpüşmek yalancı öpüşmek zaten. Öyle zannettiğin gibi olmuyor."

Aşk-ı Memnu’yu Dallas dizisine benzetti

Beren Saat, Nebahat Çehre, Selçuk Yöntem ve Kıvanç Tatlıtuğ’un başrollerinde oynadıkları ve Kanal D’de yayınlanmaya başlanan ’Aşk-ı Memnu’nun aslında Abdülhamit dönemini anlatan bir hikaye olduğunu söyleyen Müjde Ar, romanın dizi olarak günümüze uyarlanmasıyla ilgili olarak şöyle konuştu:

"Dönem Abdulhamit dönemi. Müthiş bir baskı var. İnsan ilişkileri daha kapalı. Nihal mesela çarşaf giymek istemez. O modern hayat yalıların kapısından içeri sızmaya başlar. Şimdi bambaşka bir şey yapılmış. Biraz Dallasvari bir şey yapılmaya başladı. Nebahat Çehre mesela çok güzel."

Müjde Ar’dan Beren’e tam not

Daha önce kendisinin oynadığı karakteri dizinin bugünkü versiyonunda canlandıran Beren Saat ile kıyaslanmasına da değinen Müjde Ar, şu yorumu yaptı:

"Kıyaslanmak doğru değil. Beren gayet güzel oynuyor. O yanlış bir şey bence. Bir de şöyle bir zorluğu vardır; birisi bir rolü iyi oynadıysa ve orada iyi bir iş çıktıysa üstüne yapışır. Ondan sonra kim ne yaparsa yapsın o ondan daha iyi değil denir."

Müjde Ar, diziyle ilgili bazı eleştiriler getirirken, aynı zamanda da Türk edebiyatının bu tür ölümsüz eserlerinin dizi olarak sunulmasına da şöyle tepki verdi:

"Beni asıl karakterlerdeki abartılar rahatsız etti. Romandan önceye de dönülmüş Firdevs hanım donu elinde dolaşıyor. Böyle bir şey yok. Öbür karakterler mesela, Beşirler falan hiç olmamış. Madam zavallı orada dövünüp duruyor. Beni asıl meselenin başka bir boyutu ilgilendiriyor. Yaprak Dökümü de Aşk-ı Memnu da öyle. Bunlar bizim edebiyatımızın çok önemli romanları. İnsanlar romanları böyle zannetmeye başlıyor. Romanlar okunmuyor. Romanları artık bizim yorumladığımız, canımızın istediği, daha ticari hale getirdiğimiz şekilde sanıyorlar."


Kaynak : Televizyon Gazetesi

Ask-i Memnu 4.Bolum 2.Fragmani

Ask-i Memnu 4.Bolum Fragmani

Ask-i Memnu 3.Bolum Reytingleri

ilk 100 program /hedef kıtle : Ab
18 eylül 2008 perşembe

no program adı kanal ratıng (%) share (%)
1 bellınzona-galatasaray [net] show 12.30 33.80
2 ask-ı memnu [net] kand 10.50 30.30
3 annem [net] kand 7.40 22.50


ilk 100 program / hedef kıtle : Total
18 eylül 2008 perşembe

no program adı kanal ratıng (%) share (%)
1 bellınzona-galatasaray [net] show 11.60 34.40
2 ask-ı memnu [net] kand 7.70 23.60
3 annem [net] kand 5.60 18.70

Ask-i Memnu 3.Bolum Resimleri







Ask-i Memnu 3.Bolum Online Izle

PART 1



PART 2



PART 3



PART 4

Ask-i Memnu 3.Bolum Download

PART 1
PART 2

FORMAT : VMV

BOYUT : 110 MB

Rar Şifresi:www.aski-memnu.gen.tr

Ask-i Memnu 3.Bolum 3.Fragmani

Ask-i Memnu 3.Bolum 2.Fragmanı

Ask-i Memnu 3.Bolum 1.Fragmani

Ask-i Memnu 3.Bolum Ozeti


Kanal D’nin başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Nebahat Çehre ve Selçuk Yöntem’in oynadıkları, Halit Ziya Uşaklıgil’in ölümsüz eserinden uyarlanan reyting rekortmeni dizisi “Aşk-ı Memnu”da bu akşam; Adnan ve Bihter köşkte ilk kez yalnız kalıyorlar.Kendisi için koca adayı olarak düşündüğü Adnan Bey’in, kızı Bihter’le evlenmek istediğini öğrenen Firdevs Hanım büyük darbe alır.Bihter, annesinin Adnan Bey’e olan ilgisini bildiği halde, susmuş, annesinin yenilgisini büyük bir keyifle izlemeye koyulmuştur. Bu durum Firdevs Hanım ve Bihter arasında gizli savaşın en son noktası olur. Firdevs Hanım, er ya da geç Bihter’den intikamını almaya yemin eder.Adnan Bey ve Bihter’in evlilik kararından Nihal de memnun değildir. Ama babasını üzmemek adına şimdilik sessiz kalır. Nihal, babasının önceliklerinin değişmeye başladığını hissettiğinde, yokluğuyla babasını cezalandırmak için, Bülent’i ve Beşir’i de alarak halasının çiftliğine kalmaya gider. Firdevs Hanım, kızını alt etme planını adım adım uygulamaya koyulur. Adnan Bey’e karşı taktik değiştirir. Adnan ve Bihter köşkte ilk kez yalnız kalırlar. Ama gece sürprizlerle doludur.

Ask-i Memnu 2.Bolum Reytingleri

ilk 100 program /hedef kıtle : Ab
11 eylül 2008 perşembe

no program adı kanal ratıng (%) share (%)
1 ask-ı memnu [net] kand 9,60 30,20
2 annem [net] kand 6,50 22,10
3 var mısın yok musun-pt [net] show 5,60 17,50
4 ugur dundar''la star haber [net] star 5,50 21,10
5 parmaklıklar ardında [net] atv 5,30 18,80
6 ask-ı memnu (ozet) kand 4,60 15,20
7 son aga [net] star 4,50 14,20
8 bez bebek [net] fox 3,90 12,40
9 atv ana haber bultenı [net] atv 3,20 13,50
10 m.alı bırand''la kanal d ana haber [net] kand 3,10 13,20


ilk 100 program / hedef kıtle : Total
11 eylül 2008 perşembe

no program adı kanal ratıng (%) share (%)
1 ask-ı memnu [net] kand 7,10 23,90
2 var mısın yok musun-pt [net] show 6,20 20,70
3 annem [net] kand 5,50 20,50
4 ugur dundar''la star haber [net] star 5,50 20,10
5 bez bebek [net] fox 5,00 17,00
6 parmaklıklar ardında [net] atv 4,50 18,20
7 son aga [net] star 4,50 15,00
8 show tv ana haber bultenı [net] show 4,30 16,10
9 ask-ı memnu (ozet) kand 4,00 13,50
10 carkıfelek (fınal) [net] fox 3,60 13,70

Ask-i Memnu 2.Bolum Download

http://rapidshare.com/files/14454757...vils.part1.rar

http://rapidshare.com/files/14455258...vils.part2.rar

http://rapidshare.com/files/14455715...vils.part3.rar

http://rapidshare.com/files/14456139...vils.part4.rar

http://rapidshare.com/files/14456554...vils.part5.rar

http://rapidshare.com/files/14456570...vils.part6.rar

Ask-i Memnu 2.Bolum Resimleri




Ask-i Memnu 2.Bolum Fragmani

Ask-i Memnu 2.Bolum Ozeti

Bihter, Adnan’ın evlenme teklifini kabul eder. Teklifi Bihter tarafından kabul edilen Adnan büyük bir mutluluk yaşamaktadır. Ancak durumu kızı Nihal’e nasıl açıklayacağı konusunda tedirgindir. Ailesinin, özellikle kızının kabulü onun için önemini korumaktadır.Bihter’in, annesine duyduğu öfke, Adnan’la ilişkisini bir intikam planı haline getirmiştir. Her şeyi açıklamak için doğru zamanı beklemektedir. Ailelerin birbiriyle yakınlaşması için Adnan’ın verdiği yemek daveti, bazı olayların açığa çıkmasının da başlangıcı olacaktır.Her şeyden habersiz olan Firdevs, Adnan’la ilgili hayaller kurarken, Behlül de ilk kez Bihter’e farklı bir gözle bakmaya başlamıştır. Adnan’la evlenerek mali durumunu da düzeltmeyi planlayan Firdevs’i büyük bir sürpriz beklemektedir…

8 Eylül 2008 Pazartesi

Aşk-ı Memnu'yu konuşuyoruz. Arada çirkin bir yazıyı da anmak zorunda kaldım


Perşembe akşamı Kanal D’de başlayan yeni dizi Aşk-ı Memnu’nun yazılışı bile yabancı gelmiştir çoğunuza. Benim ve yaşıtlarımın iyi bildiğimiz bir romandır. Çok ünlü romancımız Halid Ziya Uşaklıgil’in Türk roman tarihinin önemli eserlerinden sayılır.
Uşaklıgil’in ve çağdaşı yazarlardan çoğunun eserleri TÜRKÇELEŞTİRİLEREK yeniden basılmıştır. («Türkçeleştirmek» de nedir? Romanın aslı Türkçe değil mi? Bunu bir yabancıya anlatmakta güçlük çekersiniz. İşleme «Günümüz Türkçe’sine çevirmek» de denilmiştir.)
Roman türünü sahiplenişine saygı duyduğum, ama romancı olarak hayranları arasında olmadığım bir yazardır Uşaklıgil.
Tanışmak bana nasip olmadı. Hakkında birinci elden bilgileri Yeşilköylüler arasına karıştıktan sonra edindim. Uşşakiler’in, Yeşilköylülerce de yadırganan bir alafrangalıkları varmış. Buna dair çok hikâye dinledim. Halid Ziya ve oğulları, ölümlerinden sonra da, şifahî magazin basınının kahramanları olmakta devam ettiler. (Aileden bir ünlü sima da, Atatürk’le kısa bir süre evli kalmış olan Latife Hanım’dır.)
*
Merak eden çıkmadı aralarından, ama torunlarımdan biri sorsaydı, Halid Ziya’dan ne okuyayım, diye... Edebiyat tarihini merak ediyorsan ünlü romanlarından birini (Mesela Ferdi ve Şürekâsı’nı, Mai ve Siyah’ı, Aşk-ı Memnu’yu) oku, derdim; doğrudan benim fikrimi soruyorsa hatıra kitaplarından birini salık verirdim ona: Kırk Yıl gibi, Saray ve Ötesi gibi. (Malum Halid Ziya, Sultan Mehmet Reşad’ın [IV.] uzunca bir süre Mabeyin Başkâtibi olarak Sarayda bulunmuştur.) Ben o kitaplarını faydalanarak okumuştum.
Roman Batı sanatlarındandır. Batı romanını Türk edebiyatında ilk benimseyenlerden biri de Halid Ziya Uşaklıgil. Edebiyat tarihimizdeki yeri inkâr edilemez. Çok eser vermiş bir yazar olduğu da kesin. Şunu da kaydetmek gerekir: Halid Ziya ve bütün Uşşakizadeler Türkiye’de alafrangalığın öncülerinden sayılır.
Kusurumu yukarıda da söyledim. Halid Ziya eserlerinden etkilendiğim bir romancı değil. Bir Sait Faik değil mesela benim için. Bir Tanpınar değil, bir Kemal Tahir değil, bir Pamuk değil.
Ben, diyorum. Yoksa Türk edebiyatının, Türk romanının anıt yazarlarından biridir Uşaklıgil. Belki bilmezsiniz, gazetecilikteki öncülerimizden de biridir. İzmir’de dergi çıkarmış
*
Aşk-ı Memnu’nun ilk bölümünü seyredenlere dönelim. Sayılarının çok olacağından eminim. Arada sözünü etmek istediğim bir gazetecilik ve edebiyat rezaleti var.
Biz, roman okuru olarak da gelişmiş bir toplumun mensupları değiliz. Değinmeden geçemeyeceğim bir örnekle ifadeye çalışayım.
Aynı perşembe gününün Vatan gazetesinde, ekonomi gazetecisi-yazarı olarak maruf Necati Doğru’nun kaleminden çıkmış, Orhan Pamuk’a ve onun son romanına dair bir yazı yayımlandı. Gazetecilik ve edebiyat tarihimizin bir yüz karası olarak kalmaya mahkûm olan bu çirkin yazıdan, üzülerek ve utanarak da olsa bazı cümleleri buraya alıyorum. (Bu konuya bir daha dönmek zorunda kalmamayı temenni ederim. Hoş görün beni, cüretin, haddini bilmezliğin bu marazî tezahürünü görmezden gelmek elimde değildi.)
Şu cümleler o yazıdandır:

* «Romancı olacağına pazarlamacı olsaydı da Nobel alırdı. (...) Pazarlamacıların kralı olurdu. (...) Pazarlama Nobel’ini de ona verirlerdi.»
* «Orhan Pamuk’u <çürük maydanoz, kokmuş köfte, içi geçmiş karpuz, küflenmiş ekmek>leri pazalama göreviyle görevlendirin; cansız duyguları tetikler, ölmüş talepleri parlatır, bitmiş beğenileri canlandırır; sadece Türkiye tüketicisine değil bütün dünyaya çürük maydanoz, kokmuş köfte, içi geçmiş karpuz, küflenmiş ekmek satardı.
* «Yemezlerdi. Yiyemezlerdi. Fakat satın alırlardı. (...) Romanlarını alanlar, 30 sayfasını okuduktan sonra bırakıyorlar, fakat yine de almaya devam ediyorlar.»
* «İstanbul’un küçük burjuva semti Cihangir’de babası top atınca fakir kalmış güzel bir kıza baba parasıyla zengin olmuş bir ibiş erkeğin aşkını tezgâha koydu satıyor. Arsız bir pazarlamacı oldu.»
* «SPK’nın harekete geçmesi gerekir. Orhan Pamuk’un kurulmamış bir müzenin giriş biletini, kitabın içinde bir lotarya olarak sunması, halktan para toplama kanununa girer. Savcıların harekete geçmesi gerekir.»

Savcılar değil de, hekimleri göreve çağırmak lazım gibi gelir bana.
*
Dönelim yeni dizimize.
Boğaz’da, iki yakanın gösterişli yalılarında yaşayan Melih Bey ve Adnan Bey ailelerinin fertleri arasındaki sıra dışı ilişkilerden oluşmuş heyecanlı hikâyeler seyredeceksiniz. Dul Firdevs Hanım’ı görür görmez tanımışsınızdır. Adnan Bey ile önemli kahraman Firdevs’in kızı Bihter hakkında kararınızı vermekte acele etmeyin. Yakışıklı Behlül’den de gözünüzü pek ayırmayın, derim.
O yılların roman okurlarını dehşete düşüren hadiseleri, siz bugünün seyircileri, belki de bizim vaktiyle kapıldığımız duygulardan uzak kalarak sükûnetle seyredeceksiniz. Ama haftalar boyu, gelecek bölümde neler olacağını merak etmekten de geri duramayacaksınız.
Bu arada benim romancıyla niye bağdaşamadığımı da merak ederseniz, hikâyedeki mübalağalı olaylara ve davranışlara olduğu kadar, kahramanların hazımlı-çılgın, kanaatkâr-muhteris, dürüst-sahtekâr, tutumlu-müsrif, vefakâr-nankör, çok iyi ve çok kötü olarak birbirinden nasıl kesinlikle ayrıldığına da dikkat edin lütfen.
Oyuncular ve yönetim iyi. Onu da söyleyelim.


Devamı / Yorumlar

Kanal D yine önde - Aşk-ı Memnu

Geçen haftanın diziler liginin zirvesinde, tıpkı bütün geçen yılda olduğu gibi yine Yaprak Dökümü vardı. Yeni başlayan yapımlar arasındaysa Aşk-ı Memnu ilk bakışta en çok öne çıkandı. Yaz sezonda gösterime giren yapımlardan Akasya Durağı ve Küçük Kadınlar yerini koruyanlardandı. Kanallar arasındaki dizi yarışınıysa yine Kanal D önde götürüyor. Kanal D’de başlayan bir dizinin başarı şansı, öteki kanallardakilere göre çok daha yüksek gibi görünüyor. Hepinize iyi haftalar...

Devamı / Yorumlar

Yılın dizisini iftiharla takdim ederim


Her sezon bir dizi rakiplerinin arasından sıyrılır. Ekranda, kanallarda onlarca yapım döner, ama biri diğerlerinden hemen ayrılır. Yaprak Dökümü ve Binbir Gece, son iki yıla damgalarını vuran yapımlar oldular. Yüze yakın dizi arasında en çok onlar konuşuldu, en çok onlar izlendi, en çok onlar yazıldılar. Bu gece, yine böylesi iddialı bir yapımla tanışacağız.

Aşk, ihtiras, ihanet...

33 sene önce ekranlarda fırtınalar estiren Aşk-ı Memnu’nun 2008 versiyonuyla, bu gece saat 20.00’da Kanal D ekranında tanışacağız. Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır. Müjde Ar’ın canlandırdığı Bihter’i unutmak, elbette imkansızdır. Yeni Aşk-Memnu’da Bihter’i, güzeller güzeli Beren Saat canlandıracak. Salih Güney’in oynadığı Behlül rolünde ise Ortadoğu’nun yeni yıldızı Kıvanç Tatlıtuğ yer alacak. Nebahat Çehre, Selçuk Yöntem, Zerrin Tekindor, Rana Cabbar, Hazal Kaya ve Gülsen Tuncer, Aşk-ı Memnu’nun diğer önemli rollerini paylaşıyor. Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe’ye imza atan Ay Yapım’ın, bu kez Halit Ziya Uşaklıgil’in kaleminden çıkan bir nefis edebiyat uyarlamasına imza atması, eminim edebiyat tutkunlarının yüreğini aydınlatıyor. Aşk-ı Memnu, geçen yüzyılın başında, İstanbul’un fonunda yaşanan bir yasak aşkı, ihtiras fırtınalarını, ihaneti, şehveti ve o günlerin yaşamını anlatıyor. Aile içi çekişmeler, birbirini çekememeler, en olmayacak kişilere gönül vermeler tekmili bir arada. Bu gece Kanal D ekranında başlayacak bu görkemli yapımda. Kaçırmayın...

Devamı / Yorumlar

Aşk-ı Memnu, Kirpik Nostalji,Turkuvaz,Dini Bütün Sol .. Hepsi Bu Sinemada

Neslihan Acu'dan bir Aşk-ı Memnu yazısı. Tecavüzden değil aşktan korkanların ülkesi, dönüşen değerler, Ardıç ve Aköz'ün son incileri...


AŞK-I MEMNU, KIRPIK NOSTALJİ, TURKUVAZ, DİNİ BÜTÜN SOL…HEPSİ BU SİNEMADA



Bu dünyada yaşayabilmenin bir yolu da “kendini kandırmak”tır.

İnsan kendini kandırarak pekala mutlu mesut -ama haliyle, az biraz ruh hastası olarak- yaşayıp gidebilir.

Bizim ülkemiz bu bağlamda, “kendini aldatma sanatında virtüözlük mertebesine ulaşmış insanların ülkesi” olarak tanımlanabilir.



Bu “kendini aldatma” mevzusu nereden çıktı diye soracak olursanız… Aşk-ı Memnu dizisi yüzünden saplandım kaldım bu konuya.

Bir dizi deyip geçmeyin, o dizinin büyük tarihi ve stratejik önemi var.

Halit Refiğ’in açıklamalarını okudum geçen gün. Ne kadar haklıydı!

Sen kalk sansürcü bir zihniyet olarak, Aşk-ı Memnu dizisini, aşk sahnelerini kırpa kırpa ver. Kırpık nostalji yap! Hem de TRT’de! Yıllar önce o diziyi hayranlıkla seyrettiğimiz TRT’de.



İşte bahsettiğim kendini aldatma olayı bu: Öpüşme, sarılma ve sevişmeyi hatırlatan her şeyi “ahlaksızlık” olarak sınıflandırıp, “ahlaklı” olmak adına bu tür sahneleri sansürleyen yetkililer var TRT’de.

Diğer kanallar da geri kalmıyor. İçki kadehlerini sansürlüyorlar, belgesellerdeki yerli kadınların (dahi!) çıplak memelerini sansürlüyorlar…

Valla bunların ellerinden gelse, hiçbir şey yayınlamayacaklar ama reklam geliri tatlı, şimdilik kırpa kırpa sürdürüyorlar yayıncılık işini.



Aşk sahnelerine neden bu kadar alerjikler peki?

Ünlü bir yapımcının çok kayda değer bir tespitini okumuştum bir ara. Diyordu ki, “dizilerde aşk sahnesi çekince tutmuyor ama tecavüz sahnesi çektiğimizde rating yükseliyor”.

Nasıl tespit ama! Ve inanın doğru.

Burada işin püf noktası şu: Bir aşk sahnesinde kadının gönüllü katılımı vardır. Oysa tecavüz sahnesinde yok. Çelişki gibi gelecek ama kadının namusuna toz konmuyor o sahnelerde. O yüzden, ikiyüzlü seyirci de rahatça seyrediyor, sansürcüler de rahat!



Lafın kısası, sadece dizilerden bile, bu ülkedeki ikiyüzlü ahlak yapısını kolayca deşifre edebilirsiniz.

Mesela bizim dizilerde, bir erkeğe yapışarak sınıf atlamaya çalışan bir kadının hikayesi çok makbuldur. Ama senaryo öyle bir kotarılır ki, kadın kaba kaba çizgilerle bir azize gibi gösterilir seyirciye. O kalın çizgilerin gerisine bakmayı becerirseniz, olanı biteni ve karakterlerin asıl hallerini net olarak görürsünüz.

Ama bizim ülkede kimse bakmaz kalın çizgilerin gerisine. Kendilerini aldatmayı tercih ederler.

Üniversitelerde, kasabalarda, büyük şehirlerin varoşlarında hep bir namus terörü estirilir.

Aşk ve sevgi gibi sözcüklerden acayip tırsılır. El ele dolaşan gençlere hayat hakkı tanınmaz, kadınlara hayat hakkı tanınmaz.

Ama bir bakarsınız, en tutucu bir gazetenin köşe yazarı çocuklara sarkıntılık suçuyla yakalanıvermiş. Ya da mahallelerinin namus bekçisi kesilen bazı gençler, bir yaşıtlarını öldürerek “en büyük suç”u işlemişler. Ya da bir büfeci içki satıyor diye “hunharca” dövülmüş.



Sonra kaçınılmaz sonuçlar gelir. Kadınla erkek arasında doğal olan ilişkiler, aşk, sevgi yasaklanırsa, insanlar doğal olmayan yollara saparlar. Tecavüz, çocuklara sarkıntılık, aile içi ilişkiler vs patlama yapar.



Ben burada, bu eskinin Doğu Bloku, bugünün AB üyesi ülkesinde, kadınların ve gençlerin özgürlüğünü gördükçe bir tuhaf oluyorum, kendimiz için üzüntü duyuyorum. Minicik etekleriyle kadınlar sokaklarda alabildiğine rahat yürüyorlar, dönüp bakan yok. Gençler sarmaş dolaş, en özgür, en rahat kıyafetler içindeler… Karışan yok. Şehrin göbeği dahil her taraf içki içilen kafelerle, barlarla dolu ama ortada bir adet sarhoş yok.

Ama bu zaten normal değil mi? Bir şeyi yasaklamadığınız zaman, insanlar onu normal dozlarda yaşarlar.



Peki nasıl oluyor da bizim liberal yazarlar, ülkemizde her tarafı kanser gibi saran bu ikiyüzlü, baskıcı, sahte ahlakçı tutumu hiç eleştirmiyorlar? Özgürlük çığlıkları atarken (tabii ki, türbana özgürlük!) nasıl oluyor da kadınların, gençlerin özgürlüğünü kısıtlayıcı her tür tavır karşısında sessiz kalmayı tercih ediyorlar?



Aşk-ı Memnu’nun televizyonlarda ilk oynadığı 70’li yıllarda, aşk sahneleri Halit Ziya nasıl yazdıysa öyle verilmişti.

Bugün ise dizinin yarısı makaslanarak veriliyor. Toplum bu hale gelmiş. Ya da “dönüştürülmüş” diyelim, daha doğru.



Sonra da kalkıp bu liberallerden bir tanesi, Emre Aköz bugün köşesinde “namaz kılan sol” diye yazı yazıyor. Sol kendisini Müslüman olarak da tanımlamadıkça hiçbir şekilde başarılı olamaz diyor.

İnanamıyorum. Artık bu kadarına ben inanamıyorum. Oha falan oluyorum (diyecek başka şey bulamadım, direkt oha desem ayıp olacak şimdi).

Milliyet gazetesinde Devrim Sevimay’ın “sol çıkışını arıyor” başlıklı röportajları başladığından beri Emre Aköz gibi, Engin Ardıç gibi sol’la harbi problemi olan isimler, sataşma dozlarını arttırdılar. Saçmalama fazına geçtiler, gördüğünüz gibi. Sayın Ardıç da, turkuvaz renk üzerine fikirlerini saçıyordu bugün.



Yazının başlangıcına dönersek…

Tıpkı sokaktaki insan gibi, tıpkı sansürcüsü gibi, tıpkı siyasetçisi gibi… Fikir üreten insanı da, köşe yazarı da, aydını da, tehlikeli bir kendini kandırma hali içinde yaşayıp gidiyor bizim ülkede.

Olayları “gerçekte oldukları” gibi değil de, görmek istedikleri gibi görüyorlar.

Sonra da işgal ettikleri köşeleri, artık gerçekten iyice sevimsizleşen fikirleriyle dolduruyorlar.

Devamı / Yorumlar

Abdülhamid’in yeğeni ile damadının Ask-ı Memnu’u

Abdülhamid’in yeğeni ile damadının Aşk-ı Memnu’u
Ünlü yazar Halid Ziya Uşaklıgil’in "Aşk-ı Memnu" isimli ölümsüz eseri, Kanal D ekranında dizi film olarak gösterilmeye başlandı. Uşaklıgil, günümüz Türkçesiyle "yasak aşk" anlamına gelen "Aşk-ı Memnu"da, Osmanlı’nın son devrinde İstanbul’da bir aile çevresindeki yozlaşmış ilişkileri anlatıyordu. Romanın geçtiği dönemde, Osmanlı sarayı Aşk-ı Memnu’nun en unutulmazlarından birine şahit olmuştu. Olayın kahramanları ise birbirlerine komşu yalıda oturan, Padişah V. Murad’ın kızı Hatice Sultan ile amcası İkinci Abdülhamid’in kızı Naime Sultan’ın kocası Kemaleddin Paşa’ydı.

HATİCE Sultan, daha sonra tahttan indirilecek V. Murad’ın büyük kızıydı ve babası tahta geçtiğinde 6 yaşındaydı. Ancak çok kısa süre sonra babası tahttan indirilmişti. Yerine babasının kardeşi, amcası İkinci Abdülhamid oturmuştu. Bu dönemde babasının Çırağan Sarayı’nda tutulması ve yaşadıkları eziyetler, onu içten içe amcasına karşı bir düşmanlığa sevk etmişti. Diğer kardeşlerinden daha güzel bir genç kız olarak Çırağan’da büyüyen Hatice Sultan, 30’lu yaşlarına merdiven dayadığı halde, evlendirilmeyeceğini görünce, amcası Padişah İkinci Abdülhamid’e haber yollayarak, "Sarayın haremağalarından birine verilerek bu zindandan kurtarılmasını ve müstakil bir daireye sahip edilmesini" istedi.

Padişah İkinci Abdülhamid, bunun üzerine yeğenini Yıldız Sarayı’na yanına aldı ve aylarca misafir etti. Ancak kimse hálá hayatta olan bir eski padişahın kızını istemeye cesaret edemiyordu. Abdülhamid, Hatice Sultan’ı, Enderun’dan yetişmiş, kimin nesi olduğu meçhul, tahsilden mahrum, yaşı geçkince, uzun kara bıyıklı Vásıf Efendi’yle evlendirdi. Hatice Sultan’a Ortaköy’de bir yalı verilmiş, Vásıf Bey de damad olduğundan paşa rütbesine yükseltilmişti.

Ancak Hatice Sultan, hiç beğenmediği bu kocayı bir hayli zaman yanına yaklaştırmamış, selámlıkta yatırıp kaldırmıştı. Hatice Sultan, bu evlilikle ilgili, Padişah’ı her fırsatta "Kendi kızlarını Gazi Osman Paşa’nın oğullarına verdi de, bizi kimlere münasip buldu?" diyerek eleştirmekten kaçınmayacaktı. İşte bundan sonra Hatice Sultan, kuzeni olan Abdülhamid’in kızı Náime Sultan’nın eşi, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemaleddin Paşa’yla ilişki yaşamaya başladı. Birbirlerine komşu yalılarda oturan iki áşığın, birbirlerine yazdığı mektuplar, Uşaklıgil’in "Aşk-ı Memnu" romanının gerçekten yaşanmış bir örneği olarak bugün hálá arşivlerde duruyor.

Kemalciğim, ruhum

Hatice Sultan’ın (Kemalciğim, ruhum, ömrüm) diye başlayan bir mektubunun altında, "26 muharrem 322, 12 Nisan 1904" tarihi bulunuyor. Diğerlerinde ise tarih yok. Bu mektup, söz konusu tarihte ikili arasındaki ilişkinin sürdüğü anlaşılıyor, ancak aşkın ne zaman başladığı anlaşılamıyor.

Kemaleddin Paşa’nın çok uzun bir mektubu, bu aşk macerasının nasıl başladığı yolunda ipuçları veriyor:

"(...) Bir gün sarayınızın önünden kayıkla geçerken fonograf çalınıyordu. Efendiciğim pencere önünde idi. Bir gökyüzüne, bir size baktım. Bir ümidin parlaması ile ruhum aydınlandı. Sizi görmeye, sizden bir zerreye olsun bakabilmeye şiddetle muhtaçdım."

Kemaleddin Paşa, köşkün bahçesinden, sevgilisinin köşkünün penceresine bakıp, kendisini gördüğündeki duygularını, Tanrı’ya karşı hisleriyle karşılaştırarak mektuplarından birinde, şöyle tanımlıyor:

Haset eden bir gölge

"Yárabbi gördüğüm nedir? Esrar mı içtim, divane mi oldum, kendimden mi geçtim, yoksa rüyada mıyım? Yárabbi, Yárabbi, gözüme görünen ey İláh sen misin, nurun mudur? İláhî ne sonsuz kudretin var? Boğulurcasına kendimden geçerek, titreye titreye o köşeye yaklaştım. O iláhi hitabınıza kulak verdim. Tanrının sıfatına yaraşan harikulade kudretiniz karşısında kendimden geçtim. Mánalar áleminde Tanrının cemálini görmekten farkı olmayan bu fevkaláde görüş bütün gücümü, takatimi kesti, nurlu yüzünüz karşısında eridim. Sanki vücudum toprak olmuş, sizi bir şerbet gibi ruhumla içiyordum."

Kemaleddin Paşa, bir başka mektubunda eşi Náhide Sultan’ı "Arada sırada hased eden bir gölge..." olarak tanımlıyor ve şöyle soruyordu, sevgilisine: "Ne yapmalı Allahım? Ne zalim hayal... Ne yapmalı Allahım, nasıl tahammül etmeli... Ey sevdiğim melek sultanım bir çare, bir ümit (...)"

Kemaleddin Paşa ile Hatice Sultan, yan yana olan köşklerin pencerelerinden bahçeye sarkıtılan iple mektuplaşıyordu. Mektuplardaki bazı satırlar, Kemaleddin Paşa’nın gizli yollardan Hatice Sultan’ın sarayına girdiğini de gösteriyordu.

Hatice Sultan, her yeni mektubunda duygularını daha çok açıklıyor, bu ilişkinin öğrenilmesinin muhtemel sonuçları üzerinde de kafa yoruyordu:

"Mektubunuzu okudum. Fikir ve arzularınızın hepsi bana olan aşk ve muhabbetinizden geliyor. Bunun için sevinmemekliğim kabil değil, teşekkürler ederim. (...)Bir şüphe, husumetini uyandıracak bir hareketim, beni mahveder. Büsbütün ayn yaşamak, ah benim de en şiddetli arzum zaten bu değil midir? Fakat böyle bir şey açık bir sebep olmayınca nasıl olur? İsmim ve haysiyetim de mahvolur. Hásılı sevdiğim, bu günkü halde hakkımızda en hayırlı yol bu hálimizin devamıdır."

Tesirli bir zehir

Hatice Sultan, bir başka mektubunda ise Kemaleddin Paşa’ya yaşadığı aşk acısını şöyle kaleme alıyordu:

"Kemalciğim, ruhum, ömrüm... Of, Offf, Yá Rabbi bu uğradığım şiddetli aşk, bu emel ve arzular için bana kuvvet ihsan et, bu sevdayı kalbimden çıkar. Kemalciğim, Kemalciğim, senden bir şey istiyeceğim: Kapıldığım ve ölmedikçe kurtulamıyacağım bu tehlikeli halimden kurtulmak için senden bir şey istiyeceğim, merhamet et.. İstediğim şey hemen tesir edecek bir zehirdir. Söylüyordunuz, öldükten sonra muayene edildiği zaman teşhis olunmuyormuş. İşte o zehiri istiyorum. Rica ederim, bana o zehiri lütfet. Çünkü bu elem ve ıstıraba artık tahammül edemiyeceğim. Ooooffff."

Bir süre sonra bu mektuplar, Abdülhamid’in eline geçti. Padişah hemen kızını, Kemaleddin Paşa’dan boşattı. Tüm unvanlarını elinden aldığı damadını, Bursa’ya sürgüne gönderdi. 5 yıl sonra Abdülhamid tahttan indirildi, Kemaleddin Paşa serbest bırakıldı. Meşrutiyet ilán edildikten sonra Hatice Sultan, yüklü bir miktar para ödeyerek kocası Vásıf Paşa’dan boşandı. Artık iki sevgilinin evlenmelerinin önünde hiçbir engel kalmadığı sanılırken, bu aşk, hürriyet içinde tarihe karıştı. Hatice Sultan, bir gezinti yerinde gördüğü genç ve yakışıklı Rauf Hayri Bey ile evlendi. Cumhuriyet’in ilanından sonra hanedan mensupları ile yurt dışına çıktı; kocasının nafakası ile geçinirken Rauf Hayri Bey, bir şehbenderliği sırasında karıştığı kaçakçılıktan dolayı tevkif edildi. Hatice Sultan, bundan sonra, yarı aç yarı tok yaşayarak hayatını Lübnan’da yokluk içinde sona erdirdi. Kemaleddin Bey’den ise sürgünden döndükten sonra bir daha haber alınamadı.

Yalıda yasak aşk

Ortaköy’deki Hatice Sultan Yalısı. Hatice Sultan bu yalıda otururken, yandaki yalıda kuzeniyle evli olan sevgilisi Kemaleddin Paşa’yla mektuplaşıyor, kendisini hatta yalısına alıyordu.

Uşaklıgil, Latife Hanım’ın amcasıydı

Mustafa Kemal Atatürk’ün, boşandığı eşi Latife Hanım’ın da amcası olan Halid Ziya Uşaklıgil, 1866’da İstanbul’da doğmuştu. 20 yaşında gazetelerde yazıları çıkmış, daha sonra da roman denemelerine başlamıştır. 1893’te 27 yaşındayken İstanbul’a gelip Servet-i Fünun’a katılarak edebiyat çalışmalarını artıran Halit Ziya, Meşrutiyet’ten sonra bir süre Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde görev aldı ve Son Posta gazetesinde yazılar yazmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikáye türünün en önemli ismidir. Eserlerinde realizm ağırlıktadır. Abdülhamid devrine, İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet olmak üzere 3 devre şahit olan Uşaklıgil, 1945’te hayatını kaybetmişti.

Uşaklıgil’in 1898-1900 yılları arasında kaleme aldığı Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı kabul edilmişti. Sağlam bir yapısı ve tekniği olan eserde, dönemin zenginlerinden iki çocuk babası Adnan Bey’in ilk eşini kaybettikten sonra kendisinden yaşça küçük Bihter ile evlenmesi ve Bihter ile Adnan Bey’in yeğeni olan Behlül’ün arasında başlayan ilişki çevresinde yaşananları konu alınıyordu.

Devamı / Yorumlar

İzleyiciler çok şaşıracak

İzleyiciler çok şaşıracak

Aşk-ı Memnu dizisinde Engin karakterini canlandıran Kıvanç Tatlıtuğ, izleyicilerin dizinin ilk bölümlerinde bazı oyuncuları çok farklı karakterlerde gördükleri için çok şaşıracaklarını söyledi.



Kanal D'de ekrana gelen Aşk-ı Memnu dizisinde rol alan Kıvanç Tatlıtuğ, izleyicilerin ilk bölümlerde çok şaşıracaklarını anlattı.

Yıllar önce TRT'de yayınlanan ve Müjde Ar'ın ünlenmesini sağlayan dizide Salih Güney'in canlandırdığı 'Engin' karakterini yeni versiyonda Kıvanç Tatlıtuğ canlandırıyor.

Karakterinden memnun olduğunu ifade eden Kıvanç Tatlıtuğ, "Ben de şu ana kadar oynamış olduğum karakterlerin içerisinde çok farklı bir karaktere sahibim. Oynamaktan çok büyük keyif aldığım bir karakter. Her dakikasını, her saniyesini çok büyük zevkle oynadığımı söyleyebilirim. Ekran başındaki izleyiciler herhalde daha önce izlemiş oldukları oyuncuları bu sefer çok ters köşe karakterlerde gördüklerinde ilk başlarda şaşıracaklar" şeklinde konuştu.


KAYNAK: TELEVİZYONGAZETESİ

Müjde Ar ile kıyaslanmaktan korkuyor

Müjde Ar ile kıyaslanmaktan korkuyor
Kanal D'de ekrana gelen ve yıllar önce Müjde Ar'ı meşhur eden Aşk-ı Memnu dizisinin yeni versiyonunda Bihter karakterini canlandıran Beren Saat, Müjde Ar ile kıyaslanmaktan korktuğunu söyledi.


Cine 5'te yayınlanan Dizi Magazin programına konuşan Beren Saat, Aşk-ı Memnu dizisinde 'Bihter' karakterini canlandırıyor.

Yıllar önce Müjde Ar'ın 'Bihter' karakteriyle meşhur olmasını sağlayan Aşk-ı Memnu dizisinin yeniversiyonunda farklı bir 'Bihter' ortaya çıkarttığını ifade eden Beren Saat, Müjde Ar ile kıyaslanmaktan da korktuğunu anlattı.

Saat, "Müjde Ar, çok fazla insan tarafından hayran olunan biri. 'Müjde Ar'ı Müjde Ar yapan roldür' denir. Tabii ki o yüzden işim biraz zor. Birazcık korkuyorum. Ama başka bir Bihter. Ben başka bir oyuncuyum, başka bir yorum. Önemli olan benim oynadığımın inandırıcılığı" diye konuştu.



KAYNAK: TELEVİZYONGAZETESİ

7 Eylül 2008 Pazar

Yol Arkadaşım Ve Aşk-ı Memnu

Dizi mevsimi açıldı. İki eski tanıdıkla: Yaz başında ‘Bıçak Sırtı’nın hayal kırıklığını süpürmek ve hesapları kurtarmak için apar topar, fazla gazlanmadan yayına sokulmasına rağmen bir anda muhatabını bulan, ama altı haftanın sonunda yaz tatiline çıkan ‘Yol Arkadaşım’ ve çocukluğumuzun ‘Aşk-ı Memnu’suyla.
‘Yol Arkadaşım’, Çağan Irmak’ın eli, kolu, parmağı dokunduğu anlaşılan ılıklıkta, insanı hemen kucağına oturtan bir dizi. Ege’deki o şenlikli eve yatıya gidesiniz, Hafize’yle bütün gün yemek ve makara yapasınız geliyor.
‘Yol Arkadaşım’ın kadın kadrosunu dünkü Radikal Cumartesi’de görmüşsünüzdür. Yan rollerin bu nefasette oynandığına, TV dizilerinden en son ‘Hırsız-Polis’te denk
gelmiştik sanki. Aksak’ın felçli babası Erol Günaydın’ı, Maide Hanım rolündeki İpek Bilgin’i, izlemiş olan kolay unutmaz.
Burada da esaslı babaanne Tanju Tuncel de, haddi bildirilesi gelin Goncagül Sunar da, herkes buz kalıbına doldurulan su gibi uymuş rolüne. Ama sütanne Hafize, o başka bir şey! Ayşe Nil Şamlıoğlu’nu seyre doyulmuyor; o kadar nefis bir oyunculuk. Belli ki gerçek hayatta da muhabbeti zevk verecek bir tip Şamlıoğlu, ama Hafize olarak da hadi şimdi hamur açalım, sonra kırıp bacağımızı çöküp yere, eski defterleri açalım iştahı kabartıyor insanda.
Çağan Irmak, Tomris Giritlioğlu gibi neredeyse garantili isimler, üstüne birinci sınıf oyunculuk, ama gene de belli olmaz, fazla efendice, fazla temiz gelebilir bizim entrikaperest dizi izleyicilerine. Zira doymuyor, doyamıyor Türk dizi severler entrikanın suyunun suyu, telvesinin kurusu, tortusunun çamuruna. Yalana, oyuna, çirkefe. Nerede mesela bu dizinin kötü kadını? Yok.
‘Aşk-ı Memnu’nun fettan fesatı Firdevs halbuki, daha ilk günden tel tel ediyor, ifrit ediyor. İki türlü: Kötü kalpli, bencil, hırslı, paragöz, avcı anne Firdevs Hanım olarak bir yuh, hâlâ o kadar taş olması sebebiyle Nebahat Çehre’ye de ayrı yuh! Ne kadar güzel kadın Nebahat Çehre, ne kadar hikâyeli, ne kadar eskimedi.
‘Aşk-ı Memnu’nun yıllar önceki Müjde Ar’lı versiyonunu yarım yamalak hatırlıyorum. TRT milleti ısıtmak için tekrar vermiş, ama saçma biçimde budayarak. İnanılır gibi değil; öpüşme sahnelerini keserek! Çok haklı olarak küplere binmiş Halit Refiğ.
Böyle uygulamalar bende sinirden çok acıma uyandırıyor aslında. Ne gariban bir yaklaşım, ne zavallı bir zihniyet. Bu zamanda öpüşme sahnelerini kesmek, bu kadar küçük düşünmek, kendini ve kurumu küçük düşürmek değil de ne?
Tabii herkes Bihter’leri karşılaştırıyor en başta. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey,
şu an Beren Saat’in başında.
Beren Saat çok güzel bir kız, hiç de vahim oynamıyor. Ama seksapel, Müjde Ar’ın üstünde tüten, kolundan, bacağından akan, her deliğinden kendiliğinden fışkıran bir şey. Ve Müjde Ar’la karşılaştırılmak, baştan kaybetmek demek.
Behlül’de de Salih Güney’i arayacağımızı yazmış Perihan Mağden dün. Değil Salih Güney, taş olsa ararız. O kadar yabancılaştırma efekti gibi geliyor bana Kıvanç Tatlıtuğ, her yerde, her koşulda.

Bir Kültür Cinayeti

Birazcık seyredenler, ayrıntılara birazcık bakanlar görebiliyorlar ki, çok farklı amaçlar ve büyük umutlarla kurulmuş olan Türkiye Radyo Televiyon Kurumu (TRT) son dönemde
irtica ve gericiliğin odağı haline gelmiştir.
Dini program bolluğundan, bilim düşmanlığı kokan yaklaşımlardan, cemaat propagandası yapılan tartışmalardan söz etmiyorum. TRT’nin bu açılardan nasıl bir ‘odak’ haline geldiğini kanıtlayan bir dosya yarım günde hazırlanabilir.
Ben ayrıntılardan söz ediyorum. Ünlü ‘Aşk-ı Memnu’ dizisinin 1975 yılında gösterildiğinde kimsenin ses çıkarmadığı öpüşme sahnelerinin 2008 yılında kesilmesi gibi ayrıntılardan.
Nereden nereye gelmişiz!
İşin bir de kültür düşmanlığı yanı var ki, daha da içler acısı.
Siz kim oluyorsunuz da Türk televizyon ve sinema tarihinin bir başyapıtını soğan doğrar gibi doğrayabiliyorsunuz!
Bakın ‘Aşk-ı Memnu’nun yönetmeni Halit Refiğ bu faciadan sonra ne demiş:
“TRT benim yıllar önce altı bölüm olarak çektiğim diziyi kısaltarak üç bölümde toplamış. Öpüşme sahnelerini falan keserek kuşa çevirmişler. TRT’de bugüne kadar bu kadar yobaz, çağdışı, mürteci bir zihniyet olmadı. TRT kendi klasiğine, kültür ve edebiyat tarihinin en büyük klasiklerinden bir esere hunharca, canavarca yaklaştı… ‘Aşk-ı Memnu’ya gösterilen bu gaddarlık tamamen kültür düşmanlığıdır.”
Ve gericiliktir. ‘Aşk-ı Memnu’nun Halit Refiğ’ce filme alındığı 1975’ten 33, Halit Ziya’ca kaleme alındığı dönemden bir asır geridedir.
Doktora tezim TRT üzerinedir. TRT’de fiilen çalıştım. Hayatım bir iletişimci olarak TRT’yi izlemekle geçti. Bu kurum çok yalpaladı ama hiçbir zaman gericiliğin odağı olmadı!
TRT’yi ele geçirmek öteden beri dinci kesimin en büyük hülyalarından birisiydi. Ama, eminim, onlar bile bu çok önemli kamu kültür kurumuna bu ölçüde hâkim olabileceklerinin hayalini kurmaya cesaret edemiyorlardı…
Şu hale bakın!
*
Tabii, bu arada Halit Refiğ’in ‘Aşk-ı Memnu’su konusunda tarafsız bir gözlemci olmadığımı da belirteyim.
1975 yılında TRT Genel Müdürü İsmail Cem’in ve TRT Televizyon Dairesi Başkanı Yılmaz Dağdeviren’in program danışmanıydım. Halit Refiğ’in senaryosunu TRT adına okuyan üç kişiden biriydim (Ötekiler özlemle andığım dostlarım Mustafa Gürsel ve Tarcan Günenç’ti). İsmail Cem kültür anlayışı ve baba mesleği sinemaya duyduğu yakınlık dolayısıyla önde gelen Türk sinema yönetmenlerine televizyon dizisi yaptırmak istiyordu: Gelin görün ki, TRT bürokrasisi buna karşı çıkıyordu. Zamanla bu engel aşıldı. İlk olarak ‘Aşk-ı Memnu’ çekildi. Bitmiş ilk bölümün özel gösterimine katılmak için İstanbul’a geldim. Salonda ışıklar söndü, film başladı; daha onuncu dakikaya gelmeden kültürümüz açısından tarihi bir an yaşandığını hissetmiştim.
Bu dizi gösterime girmeden önce televizyonda Halit Refiğ ve Oğuz Atay’la yaptığım söyleşi yayıncılık anılarımın en değerlileri arasındadır.
Türkiye’nin geleceği konusunda umut dolu bir genç insandım. 33 yıl sonra TRT kurumunda birilerinin kendi klasiğine bu türden kötülükler yapacağını söyleseler asla inanmazdım!

Tuna Serim: Aşk-ı Memnu Nasıldı?

TRT’NİN 35 yıl önce çektiği Aşkı Memnu dizisini yakından takip etmiştim, büyük beğeni toplamıştı. Yeni çekileni de izledim. Öncelikle Halit Ziya Uşaklıgil’in bu ölümsüz eseri değiştirilmiş, bu da akla Yaprak Dökümü gibi bir pembe diziye mi dönüşecek düşüncesini getiriyor. Dilerim Uşaklıgil ailesinin son kuşağı, böyle bir rezilliğe izin vermez. Dizi iyi başladı, en başta anne tiplemesi değiştirilmiş, günümüze uyarlanmıştı, Neriman Köksal hafifmeşrep bir anaydı, ama neler yaptığı pek de belli değildi, yenisinde her şey net, Nebahat Çehre’den günümüzün kötü ve çıkarcı kadınlarına uygun bir anne tipi çıkartılmış. En iyi kimdi derseniz, Nihal rolündeki Hazal Kaya; yıllar önce aynı rolü oynayan Itır Esen’den bile iyiydi. Bihter rolündeki Beren Saat, soğuk, kimliksiz ve sönüktü, o rolle yıldızı parlayan sıcak-ateşli Müjde Ar’la en küçük bir benzerliği yoktu. Adnan Bey tiplemesi, eskisinde daha iyiydi, ama yenisi de idare eder… Yeni Behlül fazla sıradan, günümüzün medya çapkınlarından, eski Behlül’ün, çapkın olsa da ağırlığı vardı. Dizide, romandaki çok şey değişmiş, ama eser o kadar sağlam ki, yine de zevkle izlendi; yeter ki sakız gibi uzatılıp, Yaprak Dökümü’nün akıbetine uğramasın.

Yeni Aşk-ı Memnu Eskisini Çok Arattı .. Hem de Çoook

Ben pek bir şey anlamadım doğrusu.
Biraz da kısa mıydı ne?
Bir dizinin ilk bölümü, bir konumlandırma bölümüdür aslında, özellikle bir hikâyeden, bir romandan yola çıkılıyorsa. O romanı bilmeyenler düşünülerek; hikâye, olay, çelişkiler ve karakterler dikkatle konumlandırılır ki, dizi rahatlıkla takip edilebilsin. Kısaca, kitaba göre, olması gereken budur.
Aksi halde, ilk bölümde yaşandığı gibi seyirci şifreleri çözmeye kalkışır; işin zevki kaçar, dizinin dışına çıkar, tam anlamadan seyretmeye çalışır, ama ilk bölümde kaçan treni bir daha durdurmak epey zor olur.
Konuyu bilmeyenler için yeni Aşk-ı Memnu ilk bölümüyle bir muammaydı.
Nihal, Behlül’e mi eğilimliydi, yoksa gizli gizli bakıştığı, hatta dans ettiği bahçıvan Beşir’e mi, pek belli değildi. Ya Nihal’in babasının durumu neydi öyle? Mezarlıkta karşılaşıp evine bıraktığı Bihter’e düğünde rastlayınca -hadi diyelim ki birden âşık oldu-, bir hoş oldu.. bunu anladık varsayalım. Ama ertesi sabah koşa koşa gittiği mezarlıkta, Bihter’e ilanı aşk ederken, neden “uzun zamandır sizi düşünüyorum” gibi seyircinin aklını karıştıran şeyler söyledi?
Hangi uzun zamandır yavu, kız zaten yirmi beşinde var yok, çocukluğundan beri mi düşünürmüş Bihter’i?

Bu adam sübyancı mı demez mi seyirci?
Sonra nedir o, en azından altmış yaşlarındaki Firdevs Hanım’ın gözü dönmüş gibi erkek peşinde koşmaları? Bir de, kendisini suçüstü yakalayan kocasına, “hayatımı mahvettin, hayatımı çaldın benden” demelerinin anlamını bilen var mı? Adamcağız az sonra kalpten gittiği için incesini öğrenemedik tabii bu hususun; ama tahminimiz, onunla evlenip çoluk çocuğa karışmasına içerlemiş Firdevs Hanım.
Dekor –bilhassa Firdevs Hanım’ın evini- ve atmosferi -düğün de bir kasaba eşrafı düğününü andırıyordu ya- hiç sormayın!
Oysa, Halit Ziya Uşaklıgil’in romanı Aşk-ı Memnu’da kültürel bir zarafet, karakterlerin davranışlarında bir olgunluk, duygularda bir gizlilik ve derinlik vardır.
Yeni Aşk-Memnu’ya ne yazık ki romanın ruhu hiç geçmemiş!
Önlerinde muhteşem bir örnek de vardı üstelik; Halit Refiğ’in yönettiği TRT için çekilen ilk Aşk-ı Memnu.
Halit Refiğ’in -görüntü yönetmenliğini İlhan Arakon’un yaptığı- Aşk-ı Memnu’su, romanın ruhuna neredeyse birebir sadık kalmış, dönemin ambiyansına ve hayat tarzına uymuş, duygu derinliğindeki romantizmi yakalamış, kendine göre yorumlamış; klasik bir görüntü diliyle, yazarın kalemiyle yarattığı bir dönemi canlandırmıştı. Zaten asıl mesele de edebi alanda oluşturulmuş bir duyguyu, görüntü ve sese aktarmak değil midir?
Kanal D’nin Aşk-ı Memnu’sunda ise Halit Ziya Uşaklıgil’in edebî gücünden hiç yararlanılmamış bence. Sadece romanın örgüsünden mekanik olarak bir drama çıkarılmaya çalışılmış.
Sonuçta, budanmış duygular, eklektik bir dramatik akış, pek yüzeysel işlenmiş çelişkiler ve zorlama bir atmosfer çıkmış ortaya.
Yeni Aşk-ı Memnu’nun oyuncu yönetimi de hayli zayıf. Nebahat Çehre gibi bir oyuncuya bile -bana kalırsa- yanlış oyun verilmiş; Firdevs Hanım’ı canlandıran Nebahat Çehre’nin nedensiz eforik bir oyun sergilemesi insanı tedirgin ediyor mesela. Ki, Nebahat Çehre, şimdiye kadar oynadığı dizilerde, hem güzelliği hem zarafeti hem de büründüğü karakteri su gibi akıtmasıyla, seyretmekten zevk aldığımız bir oyuncuydu.
Dizinin iyi yanları; bana göre, ışık uygulaması ve Beren Saatçi ile Selçuk Yöntem’in ölçülü oyunlarıydı sadece.
Böyle devam ederse, dizi, romanın adı altında ezilir gider bana kalırsa, “Aşk-ı Memnu”nun adını taşımak kolay değildir çünkü.

“Nihal” Hazal Kaya Röportajı

Reklamlardan sonra genco dizisinde oynamaya başladın oyunculuga başlama fikri nasıl çıktı ortaya?

-bana hep ’sen zaten küçüksün.Meslek seçimine nasıl karar verebilidn ‘ diyorlar
ben sinemada film izlerken bile ‘bir gun orda olacagım’ diyordum
hala orada olacagım dedigim için,reklamlar,dizi filmlerinde rol alarak adım adım ilerliyorum
”genco”bnm için çok buyuk bir fırsat. ama hedefim sinema

*ünlü olduktan sonra çevrenle iletişiminde ne gibi deişiklikler oldu?

-annemin çok guzel bir ögutu variziye başlıyorsun,önemli karakterlerden birisn
ve zamanla herkes seni tanıyor.ama ne olursa olsun evde benim kızımsın
okulda ögrencisin o yuzden ”ben starım”gibi dolaşmaya kalkma kırarım bacaklarını

*arkadaşlarından nasıl tepkiler aldın?

-Beni gencoda gordukleri zaman daha yazdı ve okul açılmamıştı.
Okul açıldıgnda herkes bana ”genco”diyordu. bende ne gencosu ben hazal diyordum 3 yıldır aynı okuldayım,bu dördüncü senem ve genco diye biri yok o benim oynadıgm dizi.Bunu gerçek hayattan ayırmam gerek oyunculuk benim işim ama okulda öğrenciyim-evde annemin kızıyım.
Derler ya”zirveye çıktıgını düşündüğün zaman düşmeye başlarsın” diye.Bir dizide başrollerden birini oynamak hiçbir şey değil ben bunu en baştan dizi başlamadan hazmettiğim için hem ailemin destegi hep yanımda oldu hemde arkadaşlarımın desteği hala benimle

*peki sende oynadgın karakter kadar asi misin?

-öyleyim ama uçuk kaçık asi gibi sıfatlar bana çok uç geliyor ben yaşımın kızıyım bir ergenim yani

*özgenin kendine benzettiğin özellikleri var mı?

Dinlediğimiz muzikler benzer,ama biraz daha sert dinliyor ,bende eskiden sert dinlerdim ama artık dinlemyiorum.artık o kadar sert muzikten sıkılıyorum ,giyimimiz kuşamımız benziyor.Rolü almamın en buyuk nedeni siyah saçlarımdır mesela.Yaş itibariyle huylarımız benziyor ama dediğim gibi klasik bir ergenim ben

*İtalyan lisesinde okuyorsun ve ilerde italyaya gitmeyi planlıyorsun.Bu italya merakı nereden geliyor?

İtalya merakı sanat sevgimden geliyor italya rönesansın başladıgı yer elbetteki sanatta diğer ulkelere kıyasla çok daha ileri seviyede italyan lisesine girerken amacım buydu benim . Çünkü biliyordum sanatla ilgili bir şey yapacagımı hayalim ilk başlarda oyunculuktu ama muziklede ilgilenebilecegimi dusunuyordum. Bir ara sanat tarihi okumak istiyordum , yani yapabilecegim her şey italyan lisesinde gittiğimde daha da kolaylaşacaktı

İtalyada sanat egitimi hayallerin var,peki turkiyede dizi film oyuncusu olmak nasıl bir şey?

Çok klasik bir şey.Herkes dizide oynayabilir en başta çok guzeldi.Zaten dusunuyordum ”herkes beni tanıyacak,neler olacak” diye sonuçta oyunculuk yapıyorsanız bir şekilde birlierinden takdir bekliyorsunuz tabi ki sokakta ‘’seni çok seviyoruz”diyerek ustume atlayan insanları gorunce çok seviniyorum ; ama hepsi bu kadar iyi niyetli olmuyor,iyi niyetli olmayanlara çok kızıyorum,çok bozuluyorum,fakat geri kalan hepsine çok tesekur ediyorum

Basrolde değilsin ama en az bir başrol oyuncusu kadar tanınıyorsun,başrol oynamak ister miydin?

ne rol oynadıgım ne derecede.Başrol oynayıp oynamadıgım hiç önemli değil benim için
çünkü ben oyunculuk yapmak istiyorum.Erol gunaydın’ın bir kitabını okumuştum
ve karşılıklı oynama fırsatım olmuştu
gencoda inanılmaz bir deneyimdi benim için
mesela onun soylediği bir söz var
”arkadan geçen şemsiyeli adamı canlandırırım.ama ben o şemsiyeyle oyle bir geçerimki kimse benim gibi geçemez” yani yaptıgın şeyi en iyi yapmaktan söz ediyor.nerede oldugun önemli değil”
Mesela şu anda Özge’yi oynuyorum;ama yarın benim adıma bir dizi oldugunda özge kadar iyi oynayamazsam olmaz

Peki şu an içinde kendini başarılı bir oyuncu olarak goruyor musun?

O hiç olmuyor.Niye kaşımı kaldırmışım niye öyle gülmüşüm diyorum.Surekli bir açık yakalıyorum tiyatrocu buyuklerimin soylediklerine gore bu çok önemli bir şey;çünkü kendi açıklarını ne kadar iyi yakalarsan o açıklarını o kadar iyi kapatırsın
Bu yuzden ben çok başarılı mıyım ? :Asla değilim;çünkü benim daha egitimim yok. Ancak egitimim olursa ‘şunu daha iyi oynadım,bunu iyi oynadım’ diyebilirm ki o zaman
bile dememem gerekir aslında

Türkiyede severek izledigin diziler varmı? En sevdigin dizi ne?

Bıçak sırtı vardı son bolumde agla agla kendime gelememiştim.
Çok begenerek izlediğim eski diziler vardı mesela ‘’süper baba”
ikinci bahara bayılrdım.Hatta orada dedenin öldüğü bir sahne vardı kendimden geçmiştim
”asmalı konak”vardı.ama bunlar dışında genelde yabancı dizileri daha çok seviyorum”how ı meet your mother” ‘’six feet under”.. kesinlikle ”lost” izlemiyorum belirtmek isterim çünkü “herous”cuyum

Yerli ve yabancılardan begendigin oyuncular kimler?

Binnur kaya’ya bayılırm.nejat işler,ugur polat,rojda demirer,melisa sözen,zuhal olcay
…kim ne derse desin özgü namal var kendini çok iyi kanıtladıgnı dusunuyorum”mutluluk”ta
yabancılardan nicole kidman var .bayılıyorum bu kadının sogukluguna.tabiki al pacino robert de niro yuda unutmamak gerek

Oyunculuk dışında ilgilendigin şeyler varmı?

Keman çaldım uzun yıllar ; ama keman artık benim hobim değil.Çok çaldım ve nefret ederek bıraktım kemanı.Yinede bazen ”acaba yenide başlasam mı” die dusunuyorum.Tango yapıyorum boş vakit bulursam.1,5 senedir tango yapıyorum,vakit buldukça gidiyorum dans etmeye.Mümkün oldugunca kitap okuyorum,film seyrediyorum birde arkadaşlarımla görüşürüyorum

Neden nefret ederek bıraktın keman çalmayı?

Çünkü 4,5 yaşından 12 yaşına kadar keman çaldım.Bir yerden sonra gunde 6 saat keman çalmak istemedim;ama müzik dinlerim.Hem de deli gibi.Chill out’u çok seviyorum.İki sene önce
bu soruyu sorsanız”metal-hard rock”derdim,simdi çok kızacak bana insanlar ama R&B’yide çok
seviyorum soft rock dinliyorum 70 ler 60 lar…

Oyuncu olmasaydın müzikle mi ilgilenirdin?

Tabii. Ben 8 yaşındayken vanessa mae gelmişti turkiye’ye ve annem beni onun konserine goturmustu.”bende bir gun onun gibi keman çalacagım ”demiştim.ama olmuyor işte su yolunu buluyor

Yemek yapmayı bilir misin?

Çok guzel tavuk baget kızartırım.antepliyim ben ,her yemegi yaparım

Hangi yemekleri seversin?

Kızarmış mantı,beyran,antep yemeklerinin hepsi.. hiçbir yemeğe dayanamam,yerim!

Fobilerin var mı?

Örümcek gordugum zaman aglayabilirm,bayılabilirm.hiçbir bocek turunden hoşlanmıyorum.hızdan korkarım,adrenalin sevmem.oyle ”bungee jumping yapayım,rooler coaster’a bineyim” hiç gerek yok!

Hayvanları sever misin? evcil bir hayvanın var mı?

Kedileri çok severim,benimde pakize adında bir kedim var.van kedisi bir gözü mavi bir gozu yeşil

Okul ve oyunculugu aynı anda yurutmek zor olmuyor mu?

3,5 ta çıkıyorum okuldan,sete gidiyorum,setten çıkıp özel derse girdigim ve 24 sat uykusuz kaldıgım oluyor,tabiki zorlayıcı

Başarılı bir ögrenci misin?

Ben hiç bir zaman çok başarılı bir ögrenci olmadım çünkü istemedim.oturup çalışşam yapabilirdim ama hiçbir zaman ”ötekini geçeyimde birinci olayım,aman benim notum yuksek olsun ”gibi dertlerim olmadı,o konuda hırları olmayan bir insanım

En sevdigin ders nedir?

Edebiyat ”öğretmenine baglı” diyecegim olmayacak
edebiyat-tarih-sosyoloji derslerini çok seviyorum

Gerçek hayatta bir taksi şöförune aşık olma ihtimalin ne kadardır?

Hayat bu belli olmaz .insanlar ”bir yere gidiyorum ”derken ölüyorlar
hayatın ne getirecegi ne yaşatacagı hiç belli olmuyor

Bir erkekte sana çekici gelen özellikler nelerdir?

Birikimli olmalı.Ben agzımı açtığımda konuştugumda mesela”rus edebiyatından bahsettiğim zaman onunda”evet şöylede olabilir”gibi bir cevaplar vermesi gerekir yani ondan bir şeyler ögrenebilmem gerekir

Bu Sezon Dizi Savaslarinin Galibi izleyiciler Olacak

Yeni yayın döneminde yine ekranlara kilitleneceğiz. Çünkü televizyonlarda dizi furyası devam edecek. Özellikle ünlü romanlardan uyarlanan diziler yeni yayın döneminin ağır toplarından olacak. Hangi kanalda hangi dizi var merak ediyorsanız, işte rehberiniz

Bu hafta televizyonlarda yeni yayın dönemi start aldı, pek tabii dizilerde... Kaliteli yapımlara yer veren kanalların dizisiz, boş günü neredeyse hiç yok... İzleyicileri ekrana kilitleyecek dizilerin yayın saatleri ise 20.00-22.00 arasında değişiyor. Yani her zaman olduğu gibi aynı saate denk gelen diziler yüzünden kumandanızın tuşları eskiyecek. Yeni yayın döneminde Star’da Son Bahar ve Derdest, Show TV’de Gece Sesleri, Kanal D’de Aşk-ı Memnu, ATV’de Gurbet Kuşları adlı yeni diziler yayınlanacak.

Geçen yılın en çok izlenilen yapımlarından Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı eserinden uyarlanan Yaprak Dökümü’nün reytinglerinin yüksekliğinden mi bilinmez ama romanlardan ilham alan diziler yeni yayın döneminde devam edecek. Reşat Nuri Güntekin Dudaktan Kalbe, Halit Ziya Uşaklıgil Aşk-ı Memnu, Ayşe Kulin Gece Sesleri, Orhan Kemal Gurbet Kuşları aynı başarıyı yakalayabilecek mi hep birlikte izleyip göreceğiz.

Star’da pazartesi günleri saat 20.00’de başrollerini Erkan Petekkaya, Ayça Varlıer’in paylaştığı yeni dizi Son Bahar yayınlanıyor. Dizinin öyküsü şöyle: Galip patron, Sabiha küçük bir çalışandır. Galip’in eşi Nursel’in dengesizlikleri ve Sabiha’nın kocası Mehmet’in metresinin oğlu Memo’yu Sabiha’nın başına atması bu iki insanın yakınlaşmasını meşru kılar. Kanalda perşembe günleri Son Ağa, cumaları Baba Ocağı ve Derdest, cumartesi ise Vazgeç Gönlüm adlı diziler yayınlanıyor. Derdest de kanalın yeni dizilerinden biri. Dizinin başrollerinde Sağır Oda dizisiyle tanıdığımız Orhan Kılıç ve Beyaz Gelincik’in Ceren’i Sezin Akbaşoğulları var. Dizi bir kazada ailesini yitiren Mehmet’in sahte belgeler ve entrikalarla hapse girmesiyle başlıyor. Masumiyetini ispat etmek için hapisten kaçan Mehmet kendi onuru ve haksızlığa uğrayan insanlar için savaşmaya başlıyor.

Yeni yayın döneminde Show TV’de hafta içi her akşam saat 18:00’da Ağlamak Yok adlı dizi ekrana geliyor. Salı günleri ise Reşat Nuri Gültekin’in romanından uyarlanan Dudaktan Kalbe. Dizinin yeni sezonu şöyle başlıyor: Lamia İstanbul’dan uzak bir yerde bebeği ile kendine yeni bir hayat kurmuştur. Yerini ise hiç kimse bilmemektedir. Kenan yeni albümünü çıkarmanın keyfini yaşarken Cemil kendini eve kapatmış perişan bir durumdadır. Kenan Cemil’e yardım etmek isterken hayatının akışını değiştirecek bir gerçeği öğrenir. Dizinin yayın saati 20.00. Cuma akşamı ise Show TV ekranında arka arkaya iki dizi var: Gece Sesleri ve Doktorlar. Yazar Ayşe Kulin’in aynı adlı romanından uyarlanan Gece Sesleri’nde başrollerde Vildan Atasever, İsmail Hacıoğlu ve Özgür Çevik var.Dizi köklü bir ailenin yıllardır içinde sakladığı sırların yeni bir evliliğin ardından sarsıcı bir şekilde ortaya çıkmasıyla başlıyor. Grey’s Anatomy adlı yabancı dizinin yerli versiyonu Doktorlar ise geçen sezon kaldığı yerden devam ediyor. Kanalın henüz yayın günü belli olmayan bir dizileri ise Eşref Saati ve Kurtlar Vadisi.

Kanal D en fazla dizi yayınlayan kanallardan biri. Burada tam 12 dizi yayınlanıyor. Halit Ziya Uşaklıgil’in aynı adlı eserinden uyarlanan Aşk-ı Memnu yeni sezonun tek yeni dizisi... Öyküsü kısaca şöyle Adnan, on bir yıl önce eşini kaybedince, sosyal hayattan uzaklaşıp bütün ilgisini kızı Nihal ve oğlu Bülent’e vermiştir. Adnan Bey, yine İstanbul’un tanınmış ailelerinden Melih Bey takımından Firdevs Hanım’ın kızı Bihter’le karşılaştıktan sonra, unuttuğu duyguları yeniden hatırlamaya başlar. Kanal D’de pazartesi Yol Arkadaşım, salı Küçük Kadınlar, çarşamba Yaprak Dökümü, perşembe Aşk-ı Memnu, cuma Gece Gündüz, cumartesi Akasya Durağı ve Kavak Yelleri, pazar günü Düğün Şarkıcısı ekrana geliyor. Binbir Gece, Arka Sokaklar, Asi ve Annem adlı dizilerin ise henüz yayın günü belli olmadı.

Ata Avrupa Yakası’na geri dönüyor

ATV ekranlarında pazartesi akşamları Elveda Rumeli, salıları ise Benim Annem Bir Melek var. Çarşambaları ise Avrupa Yakası ile yaz aylarında başlayan gençlik dizisi Doludizgin Yıllar yayınlanacak. Geçen sezon büyük beğeni toplayan Parmaklıklar Ardında ise perşembe akşamları ekranlarda olacak. Aynı akşam başrollerini Keremcem ve Yasemin Allen’in paylaştığı Elif’i de izleyebilirsiniz. Kanalın ağır toplarından biri de Bizim Evin Halleri... Yeni yayın döneminde ATV’ye tranfer olan dizi çocuklarına düşkün bir anne olan Nemide Hanım’ın bütün güçlüklere karşı ailesini bir arada tutma çabasını anlatıyor. İstanbul ve Mardin arasında mekik dokuyan bir töre hikayesini anlatan Sıla ise son üç bölümüyle ekranlarda olacak. Cumartesinin dizisi eleştiri oklarını sürekli üzerine çeken ama çocuklar tarafından çok sevilen Selena...

ATV’nin tek yeni dizisi ise Orhan Kemal’in aynı isimli ünlü romanından uyarlanan Gurbet Kuşları... Rutkay Aziz, Miraç Eronat gibi deneyimli isimlerin rol aldığı dizi İstanbul’a göç eden altı kişilik Bakırcıoğlu Ailesi’nin ayakta kalma savaşını anlatıyor.

Çocuklar kumandayı bırakmayacak

FOX kanalının dizi saati 20.00. Cumartesi ve çarşamba akşamları hariç her akşam bu saatte kanalda bir dizi yayınlanıyor. Pazartesi akşamları-nın dizisi Kız Takımı Orta Anadolu’da bir kasabada geçiyor. Kasabadaki liseye tayin edilen müdür Canan, ailelerinin evliliğe hazırlanması gerektiğini düşündüğü kızlara bir basketbol takımı kuruyor. Öykü bu genç kızların çevresinde şekilleniyor. Salı gününün dizisi ise Hollywood komedilerinden alınma öyküsüyle Ece... Hande Ataizi’nin başrolünü oynadığı dizinin konusu şöyle: Black dergisinin yayın yönetmeni ve gece alemlerinin iflah olmaz çapkını Ege, kadınların duygularıyla oynamaktadır. Ama bir gün sabah uyandığında kendini kadın bedeninin içinde bulur. Artık o, Ece’dir...

Başrollerinde Evrim Akın, Tan Sağtürk ve Oya Aydoğan’ın oynadığı Bez Bebek’in yeni bölümleri her Perşembe yayınlanıyor. Oyuncaklar Ülkesi’nden dünyaya gelen ve insan olmak isteyen Nana’nın maceraları çocukların büyük ilgisini topluyor. Cuma akşamları ise yine bir çocuk dizisi var: Prenses Perfinya. Kanalın pazar dizisi Arka Sıradakiler ise geçen sezon kaldığı yerden devam ediyor. Hafta içi hergün 15.45’te yayınlanan Unutma Beni ise birbirine bir türlü kavuşamayan iki aşığın öyküsünü anlatıyor.

4 Eylül 2008 Perşembe

Ask-i Memnu 1.Bolum Download




Aşk-ı Memnu Dizisi 1.Bölüm İndirme İmkanı Sitemiz Forumunda Paylaşıma Sunulmuştur..
DOWNLOAD İÇİN TIKLAYINIZ

Ask-i Memnu 1.Bolum Resimleri







Ask-ı Memnu 2.Bolum Fragmani


Ask-i Memnu 1.Bolum Online Izle

PART 1


PART 2



PART 3



PART 4



PART 5



PART 6



PART 7



DEVAMI VE YORUMLAR İÇİN TIKLAYIN