Google

1 Ekim 2008 Çarşamba

Eser Halid Ziya'nin mi ?

Eşim dostum handiyse ikiye ayrıldı: Aşk-ı Memnu televizyon dizisinin yenisini beğenenler beğenmeyenler.
Ben, Halit Refiğ imzalı Aşk-ı Memnu için çok yazdım. Bu dizinin bugün de hâlâ aşılamamış olduğunu düşünüyorum. Aradan onca yıl geçti, ilk Aşk-ı Memnu'un birçok sahnesi gözümün önündedir. Ayrıca çetin bir romandan çok başarılı bir senaryo çalışması; keşke yayımlansa ve 'ders' niteliğinde değerlendirilse.

Bugün artık geçmiş zaman diyebileceğimiz, dönemleri kaleme getirmiş eserlerin (romanların, öykülerin, tiyatro oyunlarının) 'şimdi'ye uyarlanmasını garipsemiyorum. Sanat özgürlük alanı, sanatta yapılamayacak şey yok. Fakat yöntemince yapabilirseniz, inandırabilirseniz.

Aşk-ı Memnu hayatın 'kapalı' olduğu bir dönemde, ev içinde geçer. Göksu, Büyükada sahneleri dış dünyaya tek açılımdır. Boğaziçi'ndeki Adnan Bey yalısı, denizle kucak kucağadır ama, bütün trajik durumlar içerde yaşanır. Behlûl'ün Beyoğlu sahneleri romanın öteki kişileriyle organik bağ kurmaz.

Rauf Mutluay, Aşk-ı Memnu için, "İlk defa olarak bir Türk ailesinin iç yüzü verilir bu eserde" diyor. "Yakın akraba içinde bile tehlikeye giren kadın-erkek ilişkileri, özenilen alafranga hayatın eleştirisi olabilir."

Özenilen alafranga hayatın eleştirisi mi, kapalı toplumsal hayatta zorunlu yıkılışlar mı? Galiba açık sözlülükle tartışmak gerekiyor. Yalnız Aşk-ı Memnu ya da Halid Ziya çevresinde değil. On yıl kadar sonra yayımlanmış Handan'ı unutmamak gerekiyor. Yakın akraba aşkları dalga dalga Kerime Nadir'e kadar sürüp gider ve örnekse, Samanyolu'nda doruk olup çıkar.

Günümüzün kentsoylu dünyası aşkları bir iki günde tüketirken, Bihter'in Behlûl'e cinnetli tutkusu, rahat hayat koşullarındaki seyirciye inandırıcı gelebilir mi, Aşk-ı Memnu on dokuzuncu yüzyılın sonundan bugüne, şimdiki zamanımıza apar topar çağ atlatılırsa?

Halit Refiğ, Aşk-ı Memnu'u hem ev içi dünyası açısından irdeliyordu, hem de, dıştaki, toplumsal-siyasal dünya açısından. Halid Ziya'nın -anılarında belirtmiştir- Abdülhamid sansürü sebebiyle yazmaktan uzak durduğu siyasal ortam, Halit Refiğ dizisinin, yola çıktığı esere sadakatsizlik etmediği bir yeniliğiydi. Çatırdayan bir imparatorluk!

Yeni zaman dizilerini gerçekleştirenleri öyle sanıyorum ki pek ilgilendirmiyor, çağ, dönem, toplumsal koşullar.

Aslında, ne romancı Halid Ziya'yı tanıyoruz bugün, ne de usta hikâyeci Halid Ziya'yı. Deneme yazarı Halid Ziya da uzağımızda. Güzelim anılarının da okunduğunu sanmıyorum. Kuru okumalar sonucu kuru okul ödevlerine dönüştürdüğümüz bir Halid Ziya sözkonusu, yazık ki.

Neredeyse 'okunmazlığa' sürüklediğimiz Aşk-ı Memnu romancısını, 1995'te, Zeynep Kerman, Halid Ziya Uşaklıgil'in Romanlarında Batılı Yaşayış Tarzı ile İlgili Unsurlar adlı yoğun, kapsamlı, geniş pers*pektifli çalışmasında son bir defa yaşatmayı göze almıştı. Göze almıştı diyorum; Zeynep Hanım, imkânsızı yapmış, Halid Ziya'nın yitik denebilecek kitaplarına ulaşmıştı.

Eser, Halid Ziya'nın bütün yazı hayatına açılır. O kadar ki, edebiyat tarihlerinde, özgül araştırmalarda bazan anılmış, bazan anılmamış Halid Ziya kitapları da Zeynep Kerman'ın çalışmasında tek tek incelenir.

1913'te yayımlanmış Tarih-i Edebiyat-ı Garbiye: İspanyol Edebiyatı 159 sayfalık bir kitapmış. Zeynep Hanım'ın saptamasıyla: "Türkçe'de bugün bile benzeri olmayan bir kitap." (Son defa herhalde Zeynep Kerman okuyordu...)

Büyüleyici bulduğum "Bir Yazın Tarihi" hikâyesinin yazarı, Lope de Vega'dan, Louis de Gongora, Cervantes'ten, başka klasik İspanyol yazarlarından şaşırtıcı bir bilgi birikimiyle söz açıyormuş. Sonra, ilginç yargılar, sonu engizisyona sürükleniş olan kaygılar, İspanyol edebiyatının "İslâmiyete karşı alınan müdafaacı" tutumdan etkilenişi, dinî havaya bürünüşü ve ardından engizisyon! Hepsi taşbasma bir eserde.

Usta bir romancının kendisini nasıl beslemiş olduğunu yakalıyorsunuz. Yine Zeynep Kerman'ın eserinden Halid Ziya'nın ilk romanı Sefile'nin izini sürmüştüm. 1887'de yayımlanmış Sefile, Aşk-ı Memnu'daki Bihter'in öncülü olabilir mi diye sormak ihtiyacı o günlerden kalma.

Klasiklerimizin -Aşk-ı Memnu çoktan beri Türk romanının klasiği- doğru dürüst okunmadan televizyonda, sinemada, tiyatroda tuhaf kılıklar edinmesi, saklamak istemiyorum, bana ürkütücü geliyor. Çünkü günümüzün aylak okuryazarı, seyrettim, bir daha niye okuyayım diyor, geçip gidiyor. Hatta romancılığa sıvanan kişiler bile.

0 yorum: